(Azra'nın Anlatımı)
Bugün kütüphanede fazla kaldım. Ödevler, notlar, önümde yığılı kitaplar… Zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim. Pencereden dışarı baktığımda hava kararmıştı. İçimde istemsiz bir ürperti oldu. Üniversitenin bahçesi gündüz kalabalık olsa da akşam olduğunda ıssızlaşıyordu.
Kitapları çantama koyup çıktım. Koridorların sessizliği kulaklarımda yankılandı. Adımlarımın sesi bile bana yabancı geldi. Bahçeye çıktığımda rüzgâr sert esiyordu, saçlarım yüzüme savruldu.
O sırada gördüm onu. Siyah camlı bir araba. Kütüphane çıkışının tam karşısında, karanlık bir köşede duruyordu. Motoru çalışıyor muydu bilmiyorum ama farları kapalıydı. Camlarının arkasında birini seçemedim. Ama… hissediyordum. İçeriden bir çift göz üzerimdeydi.
Yutkundum, başımı çevirip yürümeye devam ettim. Kalbim hızlanmıştı. "Belki de sadece park etmiş bir araba." dedim kendi kendime. Ama içim inanmadı.
Yolun köşesini döndüm. Arkama bakmak istemedim ama istemsizce dönüp baktım. Araba hâlâ oradaydı. Hareketsiz. Bekliyor gibiydi.
Adımlarımı hızlandırdım. Çantam omzumdan kayıyor, elimdeki kitaplar ağırlaşıyordu. Sokak lambalarının ışıkları aralıklarla yanıyor, her karanlık boşlukta içim sıkışıyordu.
Bir ara… sanki arkamdan ayak sesleri duydum. Çok hafifti, ama vardı. Döndüm, kimse yoktu. Birkaç öğrenci uzaklarda yürüyordu, ama bana yakın değillerdi. Yüreğim ağzıma geldi.
Bütün yol boyunca aynı hisle yürüdüm. Sanki görünmez biri peşimdeydi. Ne kadar etrafa baksam da hiçbir şey göremedim.
Apartman kapısına vardığımda ellerim titriyordu. Anahtarı çıkarırken yere düşürdüm. Eğilip alırken omuzlarımın üzerinde karanlığı hissettim. Arkama bakmaya cesaret edemedim. Sadece kapıyı açıp içeri girdim.
Kapıyı kapatır kapatmaz sırtımı soğuk duvara yasladım. Nefesim düzensizdi, kalbim hızla atıyordu.
"Hayal görüyorum." dedim fısıltıyla.
Ama içimden bir ses inatla tekrar ediyordu:
"Hayır, birileri seni izliyor, Azra. Bir gölge adımlarına karıştı."
O gece uyuyamadım. Perdeleri kapattım ama yine de dışarıda, karanlığın içinde o bakışları hissettim.
--