Cherreads

Chapter 10 - GÖZLERİMİN SINIRI

(Ateş'in Anlatımı)

Şehrin gecesi…

Kimi için huzur, kimi için kabus. Benim içinse yalnızca iş. Yıllardır karanlık sokaklara adım atan herkes benim adımı fısıldar. Fısıldar ama yüksek sesle söyleyemez. Çünkü Ateş adını yüksek sesle ananların çoğu sabaha çıkamaz.

Benim dünyamda güven diye bir şey yok. Herkesin niyeti var, herkesin satacak bir zamanı. Ve ben bugüne kadar kimseyi yanımda tutmaya heves etmedim. Çünkü yanımda kalan herkes sonunda gölgemde boğuldu.

Ama Azra…

O bu şehre ait değilmiş gibi.

---

Onu ilk kez gördüğümde, kalabalığın ortasında bile yalnızdı. İnsanların konuşmalarını duymuyor, gülüşlerine katılmıyor gibiydi. Saçlarını düzeltişi, defterine eğilişi… Sanki her hareketi kendi sessiz dünyasına aitti. Ve ben, o sessizliği izlemekten kendimi alamadım.

Beni görenlerin çoğu gözlerini kaçırır. Ama o, hiç farkında olmadan gözlerimin içine bakmış gibi hissettirdi bana. Belki de bu yüzden günlerdir gecelerim Azra'nın adımlarına karışıyor.

Kütüphane çıkışı, yurduna gidişi… her saniyesini gölgelerden izledim. Başını çevirip arkasına baktığında gözlerindeki korkuyu gördüm. Haklısın, dedim içimden. Bir gölge var arkanda.

Ama bilmediği bir şey vardı: o gölge yalnızca ben değildim.

---

Dün gece gördüğüm o adam… hâlâ gözümün önünden gitmiyor. Siyah ceketli, elleri cebinde, belli ki boş biri değil. Onun bakışında açlık vardı.

Azra'ya yönelmiş bir açlık.

Bunu gördüğüm an, içimdeki tüm kurallar yıkıldı. Benim kuralım gölgede kalmaktı. Ama o an anladım ki gölgeler artık yetmeyecek. Çünkü başka gölgeler de vardı ve ben sadece izlersem, biri gelip Azra'yı avlayacaktı.

İçimdeki öfkeyi bastıramadım. Direksiyonun başında otururken yumruğum camı kıracak kadar sıkıldı. Şimdiye kadar bana rakip olmaya kalkışan çok oldu ama bu farklıydı. Çünkü mesele para değildi, güç değildi. Mesele… Azra'ydı.

Ve bu düşünce beni ürküttü.

Benim gibi bir adam, nasıl olur da bir kız için öfkeye kapılır? Nasıl olur da onu sahiplenmek ister?

---

O gece arabadan inmediğim halde zihnim onunla doluydu. Apartman kapısına girerken gördüm onu. Ellerindeki titremeyi, anahtarını düşürüşünü… Hepsi gözümün önünde kaldı.

Sırtını kapıya yasladığında, onun korkusunu hissettim.

İlk defa… onun yanında olmak istedim. Kapıyı aç, buradayım, demek istedim.

Ama demedim. Çünkü biliyorum. Benim karanlığım onun ışığını söndürür. Onu yanımda tutarsam, benim dünyama bulaşır.

Fakat aynı zamanda biliyorum… Onu korumazsam bu şehir onu yutar.

---

Telefonunu bulmam kolay oldu. Benim için hiç kimsenin sırrı saklı kalmaz. O kadar masum ki, hayatında ilk defa böyle bir gölge tarafından izlendiğini hissediyor. Ve haklı.

Ona bir mesaj gönderdim.

"Gece eve yalnız dönme."

Aslında korumaktı niyetim. Ama Azra'nın gözünden nasıl göründüğünü düşündüm: belki de bir tehdit, belki de bir kabus gibi.

Kendime kızdım. Benim kelimelerim bile onun kalbini ürkütecek kadar sertti.

Telefon ekranında parmaklarımı gezdirdim. Daha fazlasını yazmayı düşündüm:

> "Korkma. Ben yanındayken sana dokunamazlar."

Ama göndermedim. Çünkü henüz zamanı değil.

---

Kendime şu soruyu sordum:

Ben onu gerçekten korumak mı istiyorum, yoksa sadece kendime mi saklamak?

Cevap bulanık.

Ama tek net bildiğim şey şu:

O siyah ceketli adam bir daha Azra'nın yakınında görünürse…

Gölgeler yetmeyecek. Ben karanlıktan çıkacağım.

Ve o an geldiğinde, herkes bilecek:

Azra benim korumamda.

---

More Chapters