Boran'ın Anlatımı
Hazal'ın sözleri hâlâ kulaklarımda çınlıyordu.
"Ben bu hayatı seçmedim. Benim hayallerim vardı…"
O cümleler, bana kurşun kadar ağır gelmişti. Çünkü ilk defa gözlerimin içine bakarak bana karşı gelmişti. Korkusunu saklamamıştı. Ve ben, o korkunun altında kırık bir kalbin çırpınışlarını görmüştüm.
Odadan çıktığımda yumruklarımı sıktım. Öfke değil, çaresizlik yakıyordu içimi. Çünkü ben düşmanlarıma karşı acımasız olabilirdim, babama bile meydan okuyabilirdim ama Hazal'ın kalbine zorla giremeyeceğimi biliyordum.
O bana güvenmiyordu. Belki de haklıydı. Çünkü benim adım kanla anılıyordu. İnsanlar bana ya saygıyla eğilir ya da nefretle bakardı. Ama Hazal… o bambaşkaydı. Onun gözlerinde korkunun yanı sıra hâlâ umut kıvılcımları vardı. Ve o kıvılcımı söndürmek istemiyordum.
Koridora çıktığımda adamlarımdan Cemal hızlı adımlarla yanıma geldi. Yüzündeki gerginlik, kötü bir haberin işaretiydi.
"Boran… haber doğruymuş. Şahin'in adamları sınırdaki depoya saldırmış."
Çenesini sıktım. İçimdeki fırtına bir anda kabardı. Şahin… Babamın eski düşmanı. Benim de yolumu kesmek isteyenlerden biri. Bu evlilikle gücümü gösterdiğimi sanıyordu ama daha ilk günden hamle yapmaya cüret etmişti.
"Kaç adamımız var?" diye sordum.
"On beş. Ama saldırıya geçenler en az yirmi kişi."
Dudaklarımın kenarında soğuk bir gülümseme belirdi.
"Güzel. Demek meydan okumak istiyorlar."
Cemal bana dikkatle baktı. "Hazal…" dedi. İsmini anarken sesi kısılmıştı. "Onun güvende olduğundan emin olmalıyız. İlk hamle buysa, ikinci hamle kesinlikle sana en yakın noktadan gelecektir."
Bir an duraksadım. Gözümün önüne Hazal'ın odada bana söylediği sözler geldi. Onu zincirlemek istemiyordum ama korumak zorundaydım. Çünkü artık sadece benim değil, düşmanlarımın da hedefiydi.
Adamlarıma dönüp kararlı bir sesle emrettim:
"Ev çift çember korumaya alınsın. Kimse izinsiz yaklaşamayacak. Hazal'a dokunulursa, bedelini bütün aileleriyle öderler."
Sesim koridorlarda yankılandı. O an, içimdeki karanlıkla verdiğim sözü mühürledim:
Kim olursa olsun, Hazal'a zarar vermeye cüret edenin sonu ölüm olur.
Gece ilerledikçe dışarıdaki fırtına büyüyordu. Şahin'in hamlesi, bu evliliğin sadece başlangıç olduğunun kanıtıydı. Benim için savaş meydanı belliydi. Ama Hazal… O bu savaşın ortasında istemeden duruyordu.
Ve kendi kendime sordum:
Onu gerçekten koruyabilecek miyim, yoksa benim karanlığımda eriyip gidecek mi?
Ama cevabı şimdiden biliyordum.
Ben Boran Kara'yım. Fırtına yaklaşsa da, gökyüzü yıkılsa da… Hazal'ın yanına düşen tek damla kanı kabul etmem.
---