Cherreads

Chapter 15 - BORANIN HAMLESİ

Boran'ın Anlatımı

Gece, karanlığın en derin noktasındaydı. Ama ben biliyordum ki gökyüzündeki karanlık, içimdeki kadar yoğun değildi.

Kapılar kapatılmış, çember daraltılmıştı. Adamlarım evin dört bir yanında nöbet tutuyordu. Ama huzur hâlâ yoktu. Çünkü düşman, kokusunu belli ettiğinde asıl savaş başlardı.

Masada önüme serilmiş haritalar, telefon ekranında art arda gelen raporlar vardı. Şahin… O lanet olasıca tilki, yine kıpırdamıştı. Adamlarımdan biri nefes nefese geldiğinde, gözlerimdeki öfke daha da büyüdü:

"Patron… Şahin'in adamları sınıra yaklaştı. Sanki evin çevresini yokluyorlar."

Çenemi sıktım. Parmaklarım masanın kenarına vuruyordu. Bu oyunu biliyordum. Önce yoklar, sonra saldırır.

Ama bu defa benim evimin kapısına kadar gelmişlerdi. Ve evimin içinde, Hazal vardı.

Ayağa kalktım, gömleğimin kollarını sıvadım. Sesim buz gibi çıkıyordu:

"Çemberi daraltın. Kuzey kapısından bir kuş bile geçmeyecek. Şahin'i istiyorum. Ya ölüsünü ya da dizlerinin üstünde bana gelmesini."

Adamım başını eğdi ve hızla çıktı.

Ben ise birkaç saniye sessiz kaldım. Ama içimde öyle bir fırtına kopuyordu ki… Bu defa iş sadece benim değil, Hazal'ın da güvenliğini ilgilendiriyordu.

Derin bir nefes alıp yukarı çıktım. Kapısını açtığımda, gözlerim Hazal'la buluştu. Perdeden süzülen ay ışığı yüzüne vuruyordu. Ama bakışlarında öfke vardı.

"Yine mi sırların var, Boran?" dedi bana sertçe. "Adamların fısıldaşıyor, sen emirler yağdırıyorsun. Benim bilmediğim ne var?"

Bir an sustum. Ona bakarken, içimdeki kararlılık ile onu üzmek istemeyen yanım çarpışıyordu.

"Hazal…" dedim ağır adımlarla yanına yaklaşırken. "Şahin bu gece hareketlenmiş. Evime göz dikmiş. Yani…" derin bir nefes aldım, çenemi sıktım, "artık sadece benim düşmanım değil. Senin de düşmanın."

Gözleri büyüdü. Dudakları aralandı ama konuşamadı.

Ben, ellerimi cebime atıp pencereye yöneldim. Bahçede dolanan silahlı adamlarımı gösterdim.

"İşte bu yüzden kapılar kapalı. Bu yüzden seni yalnız bırakmam. Çünkü benim adımın yanına adını yazdığında, sadece benimle evlenmedin Hazal. Benim savaşımı da sırtladın."

Sessizlik… Yalnızca kalbimizin atışlarını duyabiliyordum.

Sonra bana yaklaştı, sesi titrek ama öfkeli çıktı:

"Ben senin savaşını seçmedim."

Başımı ona çevirdim. Gözlerime baktığında gördüğüm tek şey korku değildi. İçinde direniş, isyan vardı.

Yavaşça eğildim, göz hizasına indim. Çenemin altında yumru gibi bir öfke vardı ama sesim sertti:

"Seçmedin, biliyorum. Ama ben seni seçtim."

O an kapı çalındı. Adamım hızlıca içeri girdi:

"Boran Bey! Saldırı başladı. Kuzey çemberinde çatışma var."

Hazal irkildi, nefesi kesildi.

Ben bir adım geri çekildim, gözlerimi hiç ondan ayırmadan silahımı belimden çıkardım.

"Kapıdan çıkma." dedim. Sesim emirdi, tartışmaya kapalıydı.

Ama gözlerinde öyle bir şey gördüm ki… Korkudan daha güçlüydü. Kaygı. Bana kaygı.

O an anladım ki, ne kadar kapılar kapalı olsa da, Hazal'ın kalbinin kapısı çatırdamaya başlamıştı.

Ben arkamı dönüp o karanlığa yürürken, tek bildiğim şuydu:

Şahin bu gece cehennemle tanışacaktı.

---

More Chapters