Cherreads

Chapter 14 - GÖZ GÖZE

(Ateş'in Anlatımı)

Yağmurun kokusunu severim. Şehir kan kokusunu gizlediğinde, tüm izleri yıkayıp götürdüğünde… Yağmur bana geçmişi hatırlatır. Karanlığı, yalnızlığı, ama aynı zamanda yeniden başlamayı.

O gece de öyleydi.

Günlerdir gölgelerden izliyordum onu. Azra…

Her adımı, her bakışı zihnime kazınmıştı. Bana ait olmayan, dokunmamam gereken bir ışık gibi. Fakat ben gölgeden doğmuştum. Ve ışığa her yaklaştığımda yanacağımı biliyordum.

Ama o gece…

Onu yalnız bırakmak istemedim. Bir his, bir sezgi… sokağın karanlığında tehlike kokusu vardı. Benden başka gözler de izliyor gibiydi onu. O yüzden gölgelerden çıktım. İlk kez… karşısına.

Adımlarım ağırdı. Gözlerim onun gözlerine kilitlendiğinde dünya sustu. Yağmurun sesi bile uzaklaştı.

Onun bakışları… korkuyla karışık bir merak. Kalbinin çarpışını, nefesindeki titremeyi hissedebiliyordum.

Ama aynı zamanda… o da benden gözlerini çekemedi.

"Yaklaşma…" dedi dudaklarından kaçan o ince fısıltıyla. Yağmur sesinde kayboldu belki ama ben duydum.

Ve işte o an, içimde iki ateş çarpıştı.

Bir yanım onu kollarımın arasına alıp, "Korkma, sana zarar vermem" demek istedi.

Diğer yanım… onun için en büyük tehlikenin ben olduğumu haykırıyordu.

Bir adım daha atabilirdim. Sadece bir adım. Ve her şey değişirdi.

Ama durdum. Çünkü gözlerinde sadece korku görmek istemiyordum.

Geri çekildim.

Gölgeler beni yeniden yuttuğunda, içimde delip geçen tek şey vardı: onun gözlerindeki parıltı. Benden kaçarken bile aklında bir soru bırakmıştım. Ve o soru, onu bana bağlayacaktı.

---

O gece kendi mekanımda, duvarların arasına çekildiğimde ellerim hâlâ titriyordu.

"Ne yaptın Ateş?" dedim kendi kendime.

Bir mafya lideri olarak onlarca düşmanla yüzleştim, onlarca kez ölümle burun buruna geldim. Ama hiçbirinde böyle hissetmemiştim.

Bir kızın bakışı, bütün silahların gölgesinden daha ağır gelmişti.

Masamın üzerinde duran bıçağı elime aldım. Metalin soğukluğu bana kendimi hatırlattı. Benim dünyam bu. Kan, ihanet, korku. Onun dünyasıysa… kitaplar, dersler, hayaller.

Bizim yollarımız kesişmemeliydi. Ama kalbim, aklımı dinlemiyordu.

Kapı aralandı. Adamlarımdan biri, Cem, içeri girdi.

"Abi… yine mi onu izledin?" dedi tereddütle.

Bakışlarımı kaldırmadım, bıçağı masaya sapladım.

"Onu koruyorum," dedim kısık sesle.

Cem bir şey söylemek ister gibi oldu ama sustu. Çünkü o da biliyordu: Ateş birine bağlanırsa, o bağ ip değil zincir olur. Ve zincir, ya sahibini özgür bırakır… ya da boğar.

---

Gece ilerledikçe zihnimden çıkmadı onun yüzü. Yağmurun altında, korkuyla çarpan kalbiyle öylece bana bakışı.

İçimdeki ses, "Yakındı… çok yakındı," diyordu.

Ama ben biliyordum: Daha başlamıştı. Ve bir gün, o gözler benden korkmayı bırakıp, gerçeği görmeye başlayacak.

Ama o gün gelene kadar… ben yine gölgelerde olacağım.

---

More Chapters