Cherreads

Chapter 1 - Kılıçların Çağrısı

Rüzgâr, Illyria Ovası'nın üzerini gri bir örtü gibi kaplamıştı.

Gökyüzü, sanki yüzyıllardır içinde tuttuğu bir sırrı fısıldamaya hazırlanıyordu.

O sabah güneş doğmadı — çünkü doğacak bir güneş yoktu.

Karanlık, dünyanın kalbine oturmuştu.

Geceyle sabah arasındaki o ince çizgide, sessizliğin bile nefes almadığı bir an vardı.

İşte o anda Moaito uyuyordu — ama yalnızca bedeni.

Ruhu, rüyanın ötesine taşmış, bir çağrının yankısına kapılmıştı.

Kendini sonsuz bir karanlıkta buldu.

Ne gökyüzü vardı ne de toprak… yalnızca yankı.

Uzakta iki ışık belirdi; biri saf beyaz, diğeri sonsuz bir gölge kadar karaydı.

Aralarındaki denge öylesine hassastı ki, biri nefes alsa diğeri yok olacaktı.

Işıkların birleştiği noktada bir kılıç belirdi — çift taraflı, bir yanı ışığın özüyle parlayan, diğeri gölgenin sessizliğiyle sarmalanmıştı.

Kılıç sessizdi ama Moaito'nun zihninde bir yankı duyuldu.

"Bizi duyabiliyor musun, Moaito?"

"Zaman geldiğinde, bizi bulacaksın."

Kılıçların sesi insan sesi değildi.

Daha çok dünyanın kalbinin çarpışı gibiydi; toprak, su, hava ve ateşin kendi aralarında konuştukları dilden bir yankı.

Moaito elini uzattı, ama parmakları rüyanın sisinde eriyip gitti.

Tam o anda karanlık bir ışığa dönüştü her şey — ve o ışığın içinde gözlerini açtı.

Uyandığında sabah olmuştu.

Ama güneş hâlâ doğmamıştı.

Sanki gece, bu toprakları terk etmeye razı olmamıştı.

Ormanın kenarındaki kulübesinde doğruldu.

Nefesi buğulanmış, alnı ter içindeydi.

Kendini anlam veremediği bir huzursuzluk sarmıştı.

Rüyasında duyduğu o fısıltı hâlâ zihnindeydi:

"Gel."

Kapının eşiğinden dışarı adım attı.

Rüzgâr yüzünü okşadı ama ormanda hiçbir ses yoktu.

Ne bir kuş, ne bir cırcır böceği, ne de yaprakların hışırtısı…

Sanki doğa bile nefesini tutmuştu.

Moaito'nun kalbi hızla atmaya başladı.

Rüyasındaki kılıçlar gerçek miydi?

Yoksa yalnızca deliliğin sınırında bir yankı mıydı?

Köyün kuzeyinde, Naje halkının bile yaklaşmaya çekindiği bir tapınak vardı — Yutulan Işık Mabedi.

Bir zamanlar tanrıların seslendiği yer olduğuna inanılırdı, ama artık oraya sadece rüzgâr giderdi.

Moaito'nun ayakları farkında olmadan o yöne çevrildi.

Adımlarını durduramadı; sanki görünmez bir el onu çekiyordu.

Her adımıyla ormanın rengi biraz daha koyulaşıyor, sis biraz daha yoğunlaşıyordu.

Toprak yumuşaktı, köklerin arasında eski taşların kalıntıları beliriyordu.

Tapınağa vardığında hava değişti.

Nemli taşlar yosunla kaplanmış, tavan çökmüş, ortasında devasa bir ağaç büyümüştü.

Ağacın gövdesinde çatlaklar vardı; içinden solgun bir ışık sızıyordu.

Moaito yaklaşırken dizlerinin bağı çözüldü.

O ışık, rüyasındakiyle aynıydı.

Kılıçların sesi yeniden duyuldu, ama bu kez daha yakındı:

"Zamanın yankısı yeniden doğdu."

"Bizi uyandır."

Ağacın içindeki çatlak genişledi.

Işık büyüdü, taş duvarlar titredi, kökler toprağın altından fışkırdı.

Karanlığın ve ışığın birbirine karıştığı bir girdap oluştu.

O girdaptan iki kılıç doğdu — biri ışıkla işlenmiş, diğeri gölgeyle mühürlenmişti.

Kılıçlar havada dönmeye başladı.

Her dönüşte rüzgâr kesiliyor, zamanın sesi duruyordu.

Moaito elini uzattı.

Parmakları metale değdiği anda, içinden geçen güç damarlarında yankılandı.

Ama bu güç onun için değildi; onu yutuyordu.

Tapınak sarsıldı, taşlar yerinden oynadı.

Kılıçlardan yayılan güç toprağı yarıyor, kökleri parçalıyor, ormanı titretiyordu.

Moaito geri çekilmeye çalıştı ama elleri kılıçtan ayrılamadı.

Bir çığlık yankılandı — insan sesi değildi, ama acı doluydu.

Karanlık, ışığı yuttu.

Her şey bir anda sustu.

Gözlerini yeniden açtığında, ağaç sessizdi.

Kılıçlar kaybolmuştu.

Ellerinde yalnızca solgun bir iz kalmıştı — ışıkla gölgenin dokunduğu bir yara gibi.

Moaito dizlerinin üzerine çöktü.

Kafasında bir uğultu vardı, kalbinde bir fısıltı:

"Bizi uyandırdın.

Denge yeniden doğacak."

Ve o anda, uzaktan bir adım sesi duyuldu.

Sislerin arasından bir siluet belirdi — elinde yay, sırtında yırtık bir pelerin.

Bir kadın.

Adı daha sonra öğrenecekti: Sere.

Ama o an, Moaito'nun aklındaki tek düşünce şuydu:

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

More Chapters