Zırhlı konvoy Alaska'nın buzul yollarında hızla ilerlerken, radyodan gelen yardım çağrıları giderek yoğunlaşıyordu. Statik gürültünün arasından yükselen her yeni ses, durumun ülke çapında ne kadar kötüye gittiğinin bir kanıtıydı. John, soğuk metal zırhlı aracın içinde, pencereden geçen buzul manzarayı izliyordu. Elleri direksiyonda gergindi, her an bir saldırı bekliyordu.
JOHN
Sinyaller zayıflıyor.Sadece ana kanaldan iletişim kurabiliyoruz.
ANTON (radyoda)
John,durum iç açıcı değil. Birden fazla major şehirde eş zamanlı saldırılar var. Kai'i hastaneye yetiştirdik, durumu stabil ama bilinci kapalı.
John'un yüzü buruklaştı. Kai'nin yaralanması onu derinden sarsmıştı. Tam o sırada, önlerindeki zırhlı araç havaya uçtu. Dev bir patlama sesi ormanı inletirken, John'un kullandığı araç savrularak yol kenarındaki bir ağaca çarpıp durdu. John'un başı ön cama sertçe çarptı, gözlerinin önünde beyaz bir parlama oldu ve ardından geçmişe doğru uzun bir yolculuk başladı...
15 YIL ÖNCE - ASKERİ ÜS
Genç Teğmen John, üs kafeteryasında tek başına oturuyordu. Gözleri, odaya yeni giren ve etrafa güneş gibi ışık saçan genç bir kadına takıldı. Emma. Birkaç gün sonra, üssün yakınındaki küçük bir kitapçıda tesadüfen karşılaştılar. Emma, askeri dünyanın katı disiplininden tamamen farklı, sıcak ve hayat dolu bir enerji yayıyordu.
EMMA
Üsse yeni geldiğini hatırlıyorum.Buraya alışabildin mi?
JOHN
Alışmak...Evet sanırım. Sen buralı mısın?
EMMA
Öğretmenim.Asker ailelerinin çocuklarına ders veriyorum. Sert bir teğmenin bile bazen bir edebiyat dersine ihtiyacı olabilir.
JOHN
Edebiyat değil de...Belki seninle bir akşam yemeği yemeyi tercih ederim.
Bu cesur davet, aylar süren ve John'un hayatını tamamen değiştiren romantik bir dansın başlangıcı oldu. John'un izin günleri artık sadece dinlenmek değil, Emma'yla buluşmak, şehri birlikte keşfetmek ve saatlerce konuşmak anlamına geliyordu. Emma, onun kapalı ve disiplinli dünyasını yavaş yavaş açıyor, içine neşe, sıcaklık ve beklenmedik bir incelik getiriyordu. Bir yaz akşamı, altın renkli gün batımı altında, John diz çöküp cebinden küçük bir kutu çıkardı. Emma'nın gözleri sevinçle doldu. O an, John için tüm savaş alanlarındaki zaferlerden daha değerliydi.
GÜNÜMÜZ - ÇATIŞMA ALANI
"John! John! Ağır yaralıyız!" Çığlıklar onu acımasızca şimdiye, gerçekliğe fırlattı. Başı zonkluyordu, yüzünde cam kırıklarının açtığı kesiklerden süzülen kanlar vardı. Araçtan sürünerek çıktı. Öncü araç enkaz halindeydi, içindeki askerler ölmüştü. Etrafı saran düşman ateşiyle orman anında bir cehenneme dönüştü.
JOHN
Savunma pozisyonu alın!Birinci takım sağ kanadı kontrol etsin! İkinci takım sol tarafı temizlesin!
Uzun, yorucu ve amansız bir çatışma başladı. Kurşunlar ağaç gövdelerini parçalıyor, havada çığlıklar ve silah sesleri birbirine karışıyordu. John, her hamlesinde Emma'nın anısıyla hareket ediyor, her düşmanı onun anısı için indiriyordu. Saatler süren çatışmanın ardından, hava karardı ve son düşman da sustu. Ekip yorgun, kanlar içinde, ama hayattaydı.
Yerel halkın yardımıyla iki araç bulup görev bölgesine ulaştıklarında gördükleri manzara içler acısıydı. Karakol basılmış, cesetler her yeri kaplamıştı. Ama çatışma hala devam ediyordu, bir avuç polis sonuna kadar direniyordu. John ve ekibinin gelişi savaşın dinamiğini değiştirdi. Kalan paralı askerler hızlı ve acımasızca temizlendi.
John yorgunluktan neredeyse ayakta duramaz haldeyken yeni bir çağrı geldi: Beyaz Saray'a sadece birkaç blok uzaktaki bir polis karakolu kuşatma altındaydı. Helikoptere doğru yürürken, aklına Kate ve Anton'un başka bir birliğin öncüsü olarak farklı bir bölgeye gönderildiği geldi. Kai'nin ise hastanede bilincinin kapalı olduğunu düşündü. Onların güvende olup olmadığını merak etti. Bu gecenin daha yeni başladığını ve çok daha uzun süreceğini biliyordu. İntikamı henüz tamamlanmamıştı, savaş daha yeni başlıyordu...
