Alaska'nın dondurucu sessizliği, dört askerin ayak sesleriyle bozuluyordu. Karlı ormanın içinde ilerlerken her ağacın ardından bir düşman çıkacakmış gibi gergin bir tempo hakimdi. John en önde, yüzünde hissiz bir maske takmış gibi ilerliyor, ancak gözlerinin derinliklerinde kaynayan bir öfke ve acı seçilebiliyordu. Arkasında Kate, her adımda John'un sırtına bakıp iç geçiriyor, onu bu hale sokanlara için için kızıyordu. Sağda Kai ve solda Anton, yılların verdiği alışkanlıkla sahalarını tarıyor, sessizliklerini bozmuyorlardı.
Uzun ve gergin bir yürüyüşün ardından, ağaçların arasındaki boşlukta terk edilmiş savunma üssünün karanlık silüeti belirdi. Buzla kaplı çelik kapılar, kırık pencereler ve paslanmış antenlerle çevrili üs, içinde barındırdığı karanlık sırlara rağmen dışarıdan tamamen ıssız görünüyordu.
John aniden elini kaldırarak durdu. Diğerleri de aynı anda çömelerek pozisyon aldı. Üssün girişinde, soğuktan korunmak için küçük bir kulübede üç muhafız nöbet tutuyordu.
JOHN
Üç muhafız.Kai, Anton sağdan. Kate soldan. Ben önden.
Kai, John'a baktı. Gözlerinde derin bir endişe vardı. Onu bu kadar karanlık görmek içini acıtıyordu.
KAI
John...
JOHN
Konuşma Kai.Hareket zamanı.
John bir gölge gibi süzüldü. Karların üzerinde neredeyse hiç iz bırakmadan ilerledi. Kulübeye yaklaştı, susturuculu silahını doğrulttu. Üç keskin, boğuk ses. Üç ceset kulübede oldukları yere yığıldı. Hiçbiri ne olduğunu anlamamıştı bile.
İçeri daldılar. Koridorun ilk metresinden itibaren on silahlı adamla karşılaştılar. Hepsi ağır zırhlar giyiyor, profesyonelce pozisyon almışlardı. Anton hemen makinelisini kavrayarak öne atıldı.
ANTON
Arkamdan gelin!
Koridor anında bir savaş alanına döndü. Kurşunlar duvarları delip geçiyor, beton parçaları etrafa saçılıyordu. John ilk fırsatta öne fırladı. En yakındaki muhafızı ensesinden vurdu. İkincisinin üzerine çullandı, adamın kafasını beton duvara vura vura ezip geçti. Yüzü kanlar içinde kalan muhafız son bir çırpınışla silahını doğrultmaya çalıştı, ama John çok hızlıydı.
JOHN
Neden onlar?Neden ailemi seçtiniz?
Adamın yanıtı boğuk bir inlemeyle kesildi. John hiç tereddüt etmeden boynunu kırdı. Kate ona doğru koştu, yüzünde şok ve endişe vardı.
KATE
John,yeter! Bu sen değilsin!
JOHN
Daha yeni başladık Kate.Bunlar sadece başlangıç.
Üst kata çıktı. Koridor bu kez on silahsız ama tehlikeli görünümlü adamla doluydu. Hepsi dövüş pozisyonu almış, John'u bekliyorlardı. John bir kasırga gibi esti aralarında. İlkinin bacağını acımasızca kırdı, çıkan çıtırtı koridorda yankılandı. İkincisini merdivenlerden aşağı attı, adamın çığlığı kısa sürede kesildi. Üçüncünün yüzüne öyle bir yumruk indirdi ki adam anında bayıldı. Kemiklerin kırılma sesleri, John'un ağır nefesleri ve yere düşen bedenlerin sesleri koridorda yankılandı. Son adam yere yığıldığında, John'un üniforması kan içindeydi ama yüzünde zafer değil, sadece derin bir boşluk vardı.
Üçüncü katta üç kişi daha vardı. İkisini hızla ve acımasızca etkisiz hale getirdi. Sonuncusunu yere indirdi, boğazını sıktı.
JOHN
Ya konuşursun ya da ölürsün.
Adamın gözleri korkuyla faltaşı gibi açılmıştı. John onu Kate'e doğru itti. Kai ve Anton etrafı aramaya başladı. Odaları tek tek kontrol ettiler, dosyaları karıştırdılar ama hiçbir şey bulamıyorlardı. Buldukları sadece sıradan askeri ekipman ve boş odalardı. Tam pes edip geri döneceklerken John'un gözüne duvardaki neredeyse görünmez bir çıkıntı takıldı. Biraz bastırdı, sessizce açılan gizli bir kapı ortaya çıktı.
İçerideki oda onları şok etti. Duvarlar baştan aşağı devasa haritalarla kaplıydı. Amerika'nın her yanına, son altı ayda işlenen cinayetlerin yerlerine saplanmış kırmızı iğneler... Ve en büyük haritada, Beyaz Saray'ın üzerinde kocaman, kan kırmızısı bir daire.
KAI
Beyaz Saray?Ama orada hiçbir şey olmadı.
JOHN
Henüz olmadı.Ama olacak. Bütün bunlar... sadece bir provaydı.
Ormandan uzaklaşırken, ağaçların arasında ilerlerken aniden önlerine yirmi kişilik silahlı bir grup çıktı. Pusuydu. Çatışma anında başladı. Kurşunlar ağaç gövdelerine saplanırken Kai aniden omzundan vuruldu. Acıyla inleyerek yere yığıldı.
KAI
Devam edin!Beni bırakın!
JOHN
Asla!Hep birlikte geldik, hep birlikte gideceğiz.
Ama Kai'nin yarası ağırdı ve kan kaybı artıyordu. John, Anton ve Kate'i güvenli bir yere çekti, Kai'i ağaçların arkasında sakladı. Sonra tek başına, iletişim noktasına doğru hızla koşmaya başladı. Nefesi göğsünde yanarken, zihninde sadece bir şey vardı: intikam. CTC'ye ulaştığında nefes nefeseydi, sesi öfke ve acıyla titriyordu.
JOHN
Beyaz Saray'ın korumasını iki katına çıkarın.Acil durum. Tekrarlıyorum, acil durum.
Üsse döndüklerinde, esir alınan adamı sorguya çektiler. Adam korkudan titriyor, her kelimesiyle daha da küçülüyordu.
ESİR
Beni...zorla getirdiler... Sekiz milyon dolar teklif ettiler... İki milyonu önceden verdiler...
JOHN
Kim?Kim bu parayı veren?
ESİR
Hepsi siyah giyiniyordu...Yüzlerini hiç görmedim... Gözlük takıyorlardı... Konuşmuyorlardı, robot sesiyle konuşuyorlardı...
Tam o sırada, kulaklıklarından acil bir haber ulaştı. Ülkenin en ünlü avukatı Neyt, 35 koruması ve ailesiyle birlikte evinde ölü bulunmuştu. Hemen ardından, ülke genelindeki polis karakollarına koordineli saldırılar başladı. CTC derhal harekete geçti. John'a, içinde en iyi ajanlarının bulunduğu on kişilik seçkin bir ekip verildi. John ekibinin önüne geçti. Yüzü hala kanlı, üniforması hala yırtıktı. Ama gözlerinde yepyeni, daha karanlık bir ateş yanıyordu.
JOHN
Hedef 7.Bölge Karakolu. Bugün bu işi bitiriyoruz.
Araba hareket ederken John pencereden dışarı, geçen karlı manzaraya baktı. Her bir ağaç, her bir kar tanesi ona kaybettiklerini hatırlatıyordu. Bu savaş daha yeni başlıyordu ve o, sonuna kadar gidecekti.
