Cherreads

Chapter 3 - Bölüm 2: İhanetin Bedelini Ödeyenler 2

Patlamayla birlikte kilise yerle bir olurken kum saatinin içindeki Ket Laneti dışarı çıktı ve saate güçlerini aktaran tüm Kıdemlileri kısa sürede yere serdi.

Kıdemliler, lanetin etkisiyle acı içinde yerde kıvranıyorlardı.

Eldrian kendini toparlamaya çalıştı; vücudu yoğun acıdan dolayı titriyordu ama yine de zar zor doğrulup diz çöktü.

İçindeki özel gücünü kaybetmiş gibiydi. Başını kaldırıp patlamanın olduğu tarafa, Valerith'in bulunduğu yöne baktı.

Valerith, sapasağlam bir şekilde ayakta duruyordu; yüzünde her zamanki o nazik gülümseme vardı.

Eldrian sinirle elini yumruk yaptı, sıktı ve tam gücünü kullanmaya çalışırken Shiken elini tutup onu durdurdu.

"Yapamazsın, Eldrian. Sakın deneme. Sen bile yapamazsın," dedi Shiken, zorla nefes alarak.

Eldrian ona baktı.

"Ne diyorsun, aptal?! Bırak da zamanı geri alayım!" diye bağırdı ve Shiken'in elini itmeye çalıştı.

"Aptal olma Eldrian! Gücünü kullanamazsın. Bu Ket Laneti'ne bir kere kapıldığında, hiçbir özel gücün çalışmaz!"

Shiken'in sözleri Eldrian'ın gözlerini büyüttü; şaşırmıştı. Ardından zoraki bir gülümseme takındı.

"Benimle dalga mı geçiyorsun? Ben bir Kıdemliyim! Lanetin ne olduğu umurumda değil. Zamanı geri alıp Valerith'i öldüreceğim!"

Eldrian tekrar ayağa kalktı, derin bir nefes aldı ve odaklandı.

Ancak tam gücünü serbest bırakacağı anda vücudunda dayanılmaz bir ağrı hissetti. Acı o kadar yoğundu ki tekrar dizlerinin üzerine çöktü ve kan öksürmeye başladı.

Şok ve öfke içinde içinden geçirdi:

"Gücümü kullanamıyorum… Ben nasıl…?"

Eldrian düşüncelere dalmışken Shiken onu kolundan tutup kaldırdı.

"Eğer gücünü kullanmaya çalışırsan, o acı katlanarak artmaya devam edecek — seni delirtene, seni öldürene kadar. O yüzden sakın gücünü kullanmaya çalışma," dedi Shiken, Eldrian'a bakarak.

Valerith kahkaha atarak Shiken ve Eldrian'a doğru yürümeye başladı.

"Ha ha ha! Shiken'den beklenildiği gibi… Demek Ket Laneti'nin ne olduğunu biliyorsun, ha?"

Bunları söylerken yerde acı içinde kıvranan Kıdemlilerin yanından geçip Shiken ve Eldrian'a doğru ilerliyordu.

Shiken gözlerini kısmış, öfkeyle Valerith'e bakıyordu.

"Bize ihanet edeceğini asla düşünemezdim! Sen, tüm insanlığın umudu ve lideri haline gelmiş biriydin!

Kendi ırkına ihanet etmek için sana ne vaat ettiler, Valerith?!" diye haykırdı.

Valerith yürüyüşünü durdurdu, Shiken'e dönüp gülümsedi.

"Bana hiçbir şey vaat edilmedi, Shiken. Sadece bu savaşın bitmesi için sizden kurtulmam gerekiyor.

Kendi ırkıma asla ihanet etmedim."

Valerith'in gülümsemesi yavaşça kayboldu; yüzü ciddi ve korkutucu bir ifadeye büründü.

"Eğer siz ortadan kalkarsanız, bu savaş bitecek. İnsanlık artık daha fazla kayıp vermeyecek.

Onları huzur, barış ve refah içinde yaşatacağım… ve bunun için sizin yok olmanız gerekiyor."

Valerith, yakında doğrulmaya çalışan bir Kıdemli'ye baktı.

Etrafında uçuşan altın renkli, parlayan iplikler bir anda harekete geçti; Kıdemli'yi havaya kaldırdı.

Tek hamlede, o ipliklerle boynunu kırdı ve cansız bedenini bir eşya parçası gibi kenara — sol tarafa — fırlattı.

Eldrian öfkeyle bağırarak Valerith'e doğru koştu:

"Seni sürtük! Seni geberteceğimmm!"

Tam Valerith'e yumruk atacağı sırada, Varislerden biri olan Drakthr öne atıldı.

Yumruklarını sıktı, gücünü topladı ve Eldrian'ın karnına sert bir darbe indirdi.

Sarsıcı vuruşun etkisiyle Eldrian'ın ayakları yerden kesildi, vücudu kontrolsüzce geriye savruldu.

Güçlü bir güm! sesiyle Eldrian, kilisenin duvarına çarparak yere yığıldı.

Shiken, şok içinde etrafına baktı.

Yedi Varis ve orduları kilisenin her yanından içeri akın ediyordu.

İçeri doluşan askerler — vampirler, elfler, cüceler, canavarlar, iblisler ve melekler — henüz doğrulmaya çalışan Kıdemlilerin üzerine saldırıyordu.

Kıdemliler güçlerini kullanmaya çalışıyor, fakat acı içinde yere yığılıyorlardı.

Shiken, çaresizce gözlerinin önünde yoldaşlarının — yani Kıdemlilerin — tek tek düşüşüne tanıklık ediyordu.

Kan dondurucu sahneler yaşanıyordu: bazı canavarlar Kıdemlileri canlı canlı parçalayıp yiyordu; iblis askerler onları yakıyor, vampirler ise kanlarını içerek yavaş yavaş öldürüyorlardı.

Shiken dişlerini sıkarak ayağa kalktı.

Vücudu ağır darbelerden, acıdan ve Ket Laneti'nin bastırıcı etkisinden titriyordu, ama gözleri hâlâ sönmemişti.

Güçsüz düşmüş Eldrian'a, ardından Valerith'e baktı.

"Yeter artık…" diye mırıldandı.

Elleriyle bütün fiziksel gücünü toplayarak hızla ileri atıldı. Drakthr'a inanılmaz yıkıcı bir yumruk savurdu.

Bir anda tüm kiliseyi sarsan devasa bir rüzgar dalgası oluştu!

Taşlar havalandı, yer titredi, Varis ordusu geriye savruldu.

Özel güçlerini lanet yüzünden kullanamıyor olsa da Shiken hâlâ bir Kıdemliydi; onun fiziksel gücü, normal bir insana kıyasla absürt seviyedeydi.

Rüzgarın şiddeti o kadar fazlaydı ki, ölü Kıdemlilerin kanı bile havada ince bir sis gibi dağılmıştı.

Tüm fiziksel gücünü, tüm ruhsal direncini bu saldırıya aktarmıştı.

Toz bulutu arasında Drakthr'ın silueti belirdi.

Kollarını çapraz şekilde önüne siper etmişti.

Shiken'in saldırısının yönüyle birlikte iki kolundan yoğun buhar yükseliyordu; derisinden çıkan buhar, havayı yakıyormuş gibi tütüyordu.

Shiken nefes nefese kalmıştı.

"Bu nasıl mümkün olabilir… Bunlar… daha da mı güçlendi?" diye düşündü kendi kendine.

Ama o sırada bir şey daha fark etti.

Drakthr'ın çevresinden yayılan o karanlık, boğucu his… sadece ondan değil, hepsinden geliyordu.

Yedi Varis'in tamamı — Valerith'in hemen arkasında sıralanmış — uğursuz bir karamsar aura yayıyordu.

Hava ağırlaştı; nefes almak bile zordu.

Shiken gözlerini yavaşça etrafına çevirdi.

Yerde Kıdemlilerin cansız bedenleri…

Eldrian, dikenli altın iplerle bağlanmış şekilde çırpınıyor…

Valerith, hiçbir şey olmamış gibi soğukkanlı bir ifadeyle onu izliyor…

Ve arka planda yüzlerce asker, Shiken'in umutsuzluğunu yansıtır gibi karanlıkta hareket ediyordu.

Valerith, gözlerini Shiken'e çevirdi.

"Sizin lanetiniz, Varislerin kalbine yerleştirilmiş rün parçacıklarıyla bağlı," dedi buz gibi bir sesle.

"Yani onlar ölmediği sürece… gücünüze asla kavuşamayacaksınız."

Gökyüzü griydi. Yağmur sessizce yağmaya başlamıştı.

Etrafta Kıdemlilerin acı çığlıkları yoktu; çünkü hepsi artık ölmüştü.

Sessizlik, yıkımın üzerine çökmüştü.

Shiken dizlerinin üzerine çöktü.

"Bu savaş… burada böyle mi bitecekti…" diye fısıldadı.

O anda —

Bam!

Yerin derinliklerinden gelen bir uğultu duyuldu.

Ardından gökyüzü yarıldı sanki.

Bütün alanı titreten devasa bir aura dalgası yayıldı.

Rüzgâr tersine döndü; taşlar ve cesetler havalandı.

Yüzlerce asker bir anda yere mıhlanmış gibi dizlerinin üstüne çöktü.

Varisler bile nefes almakta zorlanıyordu; bazıları tek dizini yere dayayarak denge kurmaya çalışıyordu.

Hava baskı altındaydı.

Shiken şaşkınlıkla etrafına baktı.

O bastırıcı enerjinin kaynağını hissediyordu — ve kime ait olduğunu çok iyi biliyordu.

Valerith'in yüzündeki soğukkanlı ifade bir anlığına silindi.

Gözleri kısıldı.

"Bu aura… demek… geldi…" diye fısıldadı.

Shiken başını kaldırdı.

Yukarıdan gelen ışık gri bulutları delip geçti.

O ışığın içinde bir siluet belirdi.

Yeşil saçları rüzgârda dalgalanıyor, beyaz gözleri ışığı bile bastırıyordu.

Etrafında mavi-yeşil parlayan ruh parçacıkları dönüyordu.

Shiken'in dudakları titredi.

"Yuria…" dedi.

Gözlerinde hem umut hem korku vardı.

Yuria, yıkılmış kilisenin ortasında süzülürken, gözleri yerdeki cesetlere takıldı.

Kısık gözlerinde öfke ve yas aynı anda yanıyordu.

Aurası artık eskisinden çok daha güçlüydü; varlığı bile bastırıcı bir güç yayıyordu.

Yuria, elini yavaşça açtı.

Etraftaki ölmüş Kıdemlilerin ruhlarından geriye kalan son parçalar, ışık tozları gibi havaya yükseldi.

Avuçlarına doğru çekilen bu ışıklar, birer birer bedenine karıştı.

Diğer elini kaldırdığında hava daha da ağırlaştı.

Yeşil-beyaz bir ışık avucunda yoğunlaşmaya başladı.

Işık büyüdükçe etraftaki taşlar havalanıyor, ağaçlar köklerinden sökülüyor, yer sarsılıyordu.

Askerler yerlerinde duramıyor, dizlerinin üzerine kapanıyordu. Işık elinde inanılmaz güçlü ve kudretli bir küreye dönüştü.

Yuria'nın bembeyaz gözleri bir anlığına yeşile döndü.

Ve o an, bütün dünya sessizliğe büründü.

"Hepsini…" diye fısıldadı Yuria, sesi soğuk ve kararlıydı.

"Tek nefeste yok edeceğim."

More Chapters