Azra'nın Anlatımı
Yıllar geçti. Zamanın elleri yüzümüze ince çizgiler bıraksa da, kalplerimize dokunamadı. Biz hâlâ ilk günkü gibi, birbirimizin gözlerinde kaybolmayı bilen iki ruhuz.
Şimdi, küçük bir kasabanın kenarındaki bahçemizde oturuyorum. Çiçekler, rüzgârla hafifçe dans ediyor. Çocuklarımızın kahkahaları, evin içinden dışarıya taşan en güzel melodi gibi yankılanıyor. Ve ben, her defasında başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda, hâlâ o geceyi hatırlıyorum: Ay ışığının altında Ateş'le birbirimize "sonsuz" dediğimiz o anı.
Yanıma geliyor. Yıllar onun saçına beyazlar serpiştirmiş ama gözlerindeki parıltıyı hiç söndürememiş. Hâlâ bana aynı tutkuyla bakıyor.
"Elini ver," diyor yumuşak bir sesle.
Avucuna bıraktığım elim, yıllar boyunca hiç değişmeyen bir güvenle kavranıyor.
"Hatırlıyor musun?" diye soruyor, gülümseyerek.
"Ne?" diyorum bilmezden gelerek.
"O gece… Ay ışığında bana söz vermiştin."
Gülümsüyorum. Gözlerimin kenarındaki çizgiler, mutluluğun izleri gibi derinleşiyor.
"Ve hâlâ sözümün arkasındayım. Seninle, karanlıkta da ışıkta da."
O an bana eğilip dudaklarımla alnıma dokunuyor. İçimde aynı sıcaklık… Yıllar geçse de hiç azalmayan o titreşim…
Ateş'in Anlatımı
Zaman bana çok şey öğretti. Ama en büyük ders, sevginin gerçekten de karanlığı yok edebildiği oldu. Ben, bir zamanlar gölgelerin adamıydım. Ama Azra, beni ışığa çağırdı. Ve ben kabul ettim.
Şimdi çocuklarımızın sesini dinlerken, onunla yan yana yaşlanırken, içimde hiçbir korku yok. Çünkü biliyorum ki, hayat bir gün son bulsa bile, bizim kavuşmamız sonsuza dek sürecek.
Ona bakıyorum. Elimde hâlâ ilk günkü gibi narin ama güçlü duran parmaklar var.
Ve fısıldıyorum:
"Azra… Benim sonsuzluğum sensin."
Son 🌙✨
Onlar, gölgelerden çıkıp ışığın içinde yaşamayı seçtiler. Zaman geçti, hayat değişti, ama sevgileri asla eksilmedi. Ateş ve Azra için bu, sadece bir başlangıçtı. Çünkü ruhlar birbirini bulduğunda, gerçek son diye bir şey yoktur…
---