Cherreads

Chapter 7 - Anlayış

Kırık duvarlardan sarkan paslı demirler, ağır bir sessizlikle aşağı doğru kıvrılıyordu. Tavanın bir köşesinden yağmur damlıyordu, damlalar çürük zemine vurdukça yankı yapıyor, içlerindeki rutubeti Dazai'nin tenine kadar taşıyordu. Chuuya hâlâ nefes nefeseydi, yumruklarını sıktı. Dazai ise duvara yaslanmış, bakışlarını kaçırıyordu.

"Bana b*k gibi davranmana artık tahammülüm kalmadı," dedi Chuuya, sesi çatallaşmıştı. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen, ha? Kendinden nefret ettirmeye mi çalışıyorsun? Zaten yeterince başardın!"

Dazai başını hafifçe yana çevirdi, gözleri bir an için boşluğa baktı. Chuuya'nın sözleri acı veriyordu ama o acı... alışık olduğu bir şeydi. Hatta tanıdıktı. Belki de hak ettiğini düşündüğü tek şeydi.

"Ben...," diye başladı. Ama kelimeler ağzında boğuldu. O sırada Chuuya, bir adım daha atarak Dazai'yi duvardan yakaladı. Parmakları Dazai'nin ceketiyle beraber yakasını da kavramıştı.

"Konuşsana lan!" diye bağırdı. "Sadece susup surat asıp sonra yine kaybolamazsın!"

Bir anlık sessizlikten sonra Dazai hafifçe gülümsedi. Acıyla karışık, yorgun bir gülümsemeydi bu.

"Senin bana kızman kolay, Chuuya," dedi kısık sesle. "Sen benim nelerden geçtiğimi bilmiyorsun."

Chuuya'nın yüzü sertleşti. "Bilmiyorum çünkü anlatmıyorsun! Hep kendi karanlığına gömülüp duruyorsun. Ben seni kurtarmaya çalışıyorum ama sen hâlâ kendini batırmaya çalışıyorsun."

Dazai'nin gözleri bir anda karardı. Chuuya'nın onu anlamaya çalışması, ona yaklaşması... korkutuyordu.

"Elimi uzattığım her şeyi mahvettim," dedi Dazai. "Sen de onlardan biri olacaksın. Tıpkı Mori gibi..."

Chuuya'nın gözleri büyüdü. "Mori mi?"

O an Dazai'nin yüzündeki maske düştü. Gözlerinin içi yanıyordu, yıllardır bastırdığı bir karanlık, çatlamış bir cam gibi tüm sessizliğini bozarak dışarı taştı.

"Sen onun bana ne yaptığını sanıyorsun?" diye haykırdı Dazai, Chuuya'yı iterek duvara savurdu. Chuuya sendeledi ama hemen toparlandı, yüzündeki şok dalgası yerini öfkeye bırakmıştı.

"Sana ne yaptı Dazai? Söylesene! Söylemeden nasıl iyileşeceksin?"

Dazai bir an için titredi. Kolları, elleri, hafızasındaki o kirli dokunuşun iziyle kasıldı. Yutkundu.

"Dokundu," dedi. "Yıllarca. Onu tanrım sandım. Sonra şeytan olduğunu anladım."

Chuuya'nın yumrukları gevşedi. Yüzü dondu. O an göz göze geldiler. Dazai ilk kez Chuuya'nın önünde bu kadar çıplak kalmıştı — maskesiz, savunmasız ve hâlâ korkmuş bir çocuk gibi.

"Dazai..." dedi Chuuya, sesi çatladı.

Ama Dazai, o zayıflığını örtbas edercesine saldırdı — hem fiziksel hem duygusal bir panik refleksiyle. Yumruğunu kaldırıp Chuuya'ya savurdu. Chuuya refleksle yakaladı ama Dazai ikinci yumruğu da indirdi. İkisi de yere yuvarlandılar.

Çelik kirişlere çarptılar, toz bulutları havalanırken Chuuya onun üzerine çıktı, kollarını sıkıca bastırdı.

"Yeter!" dedi. "Kaçma benden! Artık değil!"

Dazai'nin gözlerinden yaş değil, sessizlik aktı. Titreyen dudakları arasında kalan tek cümle şuydu:

"Ben... hâlâ onun izlerini taşıyorum."

More Chapters