SAHNE: "Kuyumcunun Önü – Kara Gün"
Zaman: 11 Haziran 2010 – Öğle sonrası
Mekan: Kapalıçarşı'nın arka sokakları, eski bir kuyumcunun önü
Durum: Ayşe'nin cenazesi sonrası taziye buluşması
Görüntü:
Yağmur yeni dinmiş. Sokaklar ıslak. Kuyumcunun önünde eski bir masa, etrafında İstanbul'un yeraltı dünyasının ağır isimleri. Sessizlik hâkim.
Ari, siyah takım elbisesiyle ayakta. Gözleri boşluğa dalmış. Elinde Ayşe'nin eski bir kolyesi.
Sülo yaklaşır, elini Ari'nin omzuna koyar.
Sülo:
"Üzülme Ari... herkes ölüyor. Ölecek."
Ari (sessizce):
"Kim kalır kim gider bilmem... ama o bir daha dönmeyecek."
Masada oturanlar:
Keko İsmail: Hapishane görmüş, hırçın.
Fırıncı İbo: Eroin kaçakçısı, sakin ama tehlikeli.
Kirkor: Kumarhane sahibi, Ari'nun ortağı.
Namık: Normalde esprili, bugün sessiz
Sasonlu Samet: Sigara Kaçakçısı
Preveli Osman: Para Kaçakçısı
Otçu Dayı: Eskiden saman satan bir otçu (uyuşturucu kaçakçısı)
Çıngıraklı Selim: Eskiden örgütde savaşmış, işlediği suçlar bilinmiyor, siyasetçi
Bozkurt Tarkın: Milliyetçi Bozkurt Partisi, (MBP) milletvekili, mafya ile güçlü bağları var.
İbo:
"Bizim Bozkurt nerde?"
Ari:
"Mecliste konuşması varmış. Gelemedi."
Ari, Sülo'ya eğilir, mırıldanır.
Ari:
"Bu Kekodan hiç hoşlanmıyorum... yine içine edecek günün."
Tam o anda, Keko İsmail biriyle kavga etmeye başlar. Omuz atılmıştır, mesele büyür. Masa karışır. Ari sadece başını sallar.
Üç adam yaklaşır. Siyah paltolar, ağır adımlar.
Eşref, Halit, Ali – İstanbul'un "sefirleri."
Halit öne çıkar, Selanik aksanıyla konuşur.
Halit:
"Mekânı cennet olsun kardeş."
Ari:
"Amin kardeş."
Halit:
"Beni tanır mısın?"
Ari:
"Evet. Üç kabadayının başı. İstanbul sefiri."
Halit:
"Doğrudur. Senle detaylı konuşmak isterikim."
Ari:
"Hay hay. Hangi vakit kardeşim?"
Halit:
"Yarın gel."
Ari:
"Tamam."
Görüntü kapanır.
Ari, Ayşe'nin kolyesini avucunda sıkar.
Kamera yavaşça uzaklaşır.
Sokaklar sessiz.
GARABEZ'in yeni bölümü başlamak üzeredir.
"Kabataş'ta Kahvaltı – Teklif"
Zaman: 12 Haziran 2010 – Sabah 10:30
Mekan: Kabataş sahilinde deniz manzaralı bir kahvaltı restoranı
Karakterler: Ari, Halit, Eşref, Ali
Görüntü:
Martılar deniz üstünde süzülüyor. Hafif bir rüzgar, çay bardaklarını titretiyor. Masada üç adam oturuyor. Halit ortada, Eşref ve Ali sağlı sollu. Ari yaklaşır.
Ari:
"Günaydın."
Halit:
"Hoş geldin."
Diğerleri başlarını eğer. Ari oturur. Garson çay getirir.
Halit (direkt konuya girer):
"Bak abi, ben sana büyük olmayı... en büyük olmayı teklif edecem."
Ari (hafifçe gülümser):
"O hırs kalmadı bizde be abi."
Halit:
"Neden kalmasın ki?"
Ari:
"Öldürmekte ustasınız... e niye tek öldürmüyorsunuz?"
Halit:
"Arkamızda senin gibi adam yok ki."
Ari (çayından bir yudum alır):
"Haklısın da... konseye nasıl gireceksiniz? Masaya da öldüreceksiniz?"
Halit (gözlerini kısar):
"Sen beni sokacaksın... biz onları parçalayacağız."
Ari:
"Eee... nasıl olacak o senin iş?"
Halit (gülümser, eliyle denizi işaret eder):
"Bana bırak abi."
Görüntü kapanır.
Martılar bir anda havalanır.
Ari'nin yüzü sabit, ama gözleri dalgalanır.
Bu kahvaltı, bir imparatorluğun ilk sabahı olabilir.