Cherreads

Chapter 3 - BÖLÜM 3: KAYIP GEZEGENİN YANKISI

"Umudun Şafağı" gemisi SERMS'in tozlu turuncu atmosferinde ilerlerken, Alex için her şey normal görünüyordu. Ta ki ekibin, terk edilmiş maden tünellerinden birine girene kadar.

CAPTAIN REID:

(Tarayıcısını kontrol ederek)"Trilitium okumaları bu tünelde zirve yapıyor. Hector, enerji kaynağını izole et."

HECTOR:

"Zaten yapıyorum,efendim. Ama... garip bir şey var. Okumalar sabit değil, nabız atışı gibi dalgalanıyor."

Alex, ekibin geri kalanıyla birlikte dar tünelde ilerlerken, duvarlardaki kristal oluşumların hafifçe parıldadığını fark etti. İçgüdüsel olarak elini duvara dayadı.

Ve o an oldu.

Görünmez bir enerji dalgası tüneli sarsarak herkesi yere serdi. Alex, göğsüne saplanan keskin bir acıyla inledi. Gözlerini açtığında, diğerlerinin de ayağa kalkmaya çalıştığını gördü.

MADISON:

(Alex'e doğru emekleyerek)"Alex! İyi misin? Kanıyorsun!"

Alex, üniformasının göğüs kısmında küçük bir yırtık olduğunu fark etti. Altında, cildine yapışmış ve hafifçe mavi parıldayan küçük bir kristal parçası vardı. Dokunduğu duvardaki büyük kristalden kopmuş gibiydi.

ALEX:

"Bir şey...bir şey yok. Sadece sıyrıldı."

Gerçekten de yara yüzeydeydi ve Madison'ın hızlı müdahalesiyle kanama durdu. Ama Alex, cildine yapışan o kristal parçasının hafifçe sıcaklık yaydığını hissediyordu. Gizlemek için üniformasını kapattı.

CAPTAIN REID:

"Herkes iyi mi?Ne oldu?"

HECTOR:

(Tarayıcısına şaşkınlıkla bakarak)"Enerji patlaması... ama kaynağı bulamıyorum. Sanki... yok oldu."

Görev devam etti, ama Alex'te bir şeyler değişmişti. O andan itibaren, garip bir sersemlik hissediyordu. Görüşü hafif bulanıktı ve başı dönüyordu. Konsantrasyonunu toplamakta zorlanıyor, basit talimatları bile anlamak için ekstra çaba harcıyordu.

CAPTAIN REID:

(Alex'e dönerek)"Er Alex? İkinci kez söylüyorum. Sol kanadı gözle."

ALEX:

"Özür dilerim,efendim. Evet, anlaşıldı."

Madison, göz ucuyla Alex'e baktı. Onun normaldeki keskin odaklanmasının olmadığını fark etmişti.

Gemiye dönüş yolculuğunda, Alex'in durumu daha da kötüleşti. Baş ağrısı dayanılmaz hale gelmiş, midesi bulanıyordu. Sanki vücudu, yabancı bir istilacıyla savaşıyor gibiydi.

O gece, koğuşunda uzanırken, Alex göğsündeki kristalin daha da sıcaklaştığını hissetti. Hafif, mavi bir ışık, üniformasının kumaşının arasından sızıyordu. Korku ve merak arasında kalıp kimseye bir şey söylememeye karar verdi. Bu, onun taşıdığı bir sırdı.

Ertesi birkaç gün, Alex için bir kabustu. Yorgunluk, baş dönmesi ve ara sıra gelen yüksek ateş nöbetleriyle mücadele ediyordu. Eğitimlerde performansı düşmüş, Captain Reid'in dikkatini çekmişti.

CAPTAIN REID:

(Madison'a sorarak)"Er Alex'le ilgili bir sorun mu var, doktor? Son görevden beri kendinde değil."

MADISON:

"Fiziksel bir bulgu yok,efendim. Belki SS-246'ın travması yeniden su yüzüne çıkıyordur. Onu gözlemliyorum."

Hector bile Alex'teki değişikliği fark etmişti.

HECTOR:

(Madison'a gizlice)"Alex'e ne oluyor? Sürekli dalgın ve solgun görünüyor."

MADISON:

"Bilmiyorum,Hector. Ama bana anlatmadığı bir şeyler olduğunu hissediyorum."

İki hafta sonra, semptomlar yavaş yavaş azalmaya başladı. Alex kendini daha iyi hissediyor, ama içinde garip, yeni bir farkındalık oluşuyordu. Etrafındaki dünyayı daha canlı, renkleri daha parlak görüyordu. Diğer askerlerin fısıltılarını normal mesafeden duyabiliyor, Captain Reid'in ofisindeki ekran titreşimlerini hissedebiliyordu. Bunlar küçük, anlık şeylerdi ve Alex bunların stres ya da yorgunluk kaynaklı olduğunu düşünmeye çalışıyordu.

Göğsündeki kristal artık soğumuştu ve neredeyse cildiyle tamamen kaynaşmış, soluk bir iz gibi görünüyordu. Artık bir acı ya da rahatsızlık vermiyordu. Aksine, onu sakinleştiriyor, odaklanmasına yardımcı oluyordu.

Bölümün sonunda, Alex pencereden yıldızlara bakarken, için için çok daha büyük bir değişimin başlangıcında olduğunu biliyordu. Vücuduna giren şeyin ne olduğundan emin değildi, ama bir gerçek vardı: O andan itibaren, sadece Alex değildi. İçinde, SERMS'in kayıp gezegeninden bir yankı, uyuyan bir güç taşıyordu. Ve bu gücün ne zaman uyanacağını kimse bilemezdi.

More Chapters