Faust, Boss ile olan kısa sohbetinden sonra dağın başından yavaşça inerken Lieben ve Mike'ye yetişme kararı alarak temposunu arttırarak koşmaya başlar
(Yüzüme bin tane dal geldi amk, Boss ile sohbetleri biteli 15 küsür dakika olmadı mı? Yani gerçekten, nereye.....NEREYE GİTMİŞ OLABİLİRSİNİZ Kİ?)
Taşların üzerinden zıplayarak aşağıya doğru olan son adımlarını atıyordu Ay ışığının eşliğinde, ucuz kıyafetleri; üstünde atleti göbeğini gösterecek kadar havalanmış altındaki pantolon kemeri bile olmadığından dolayı düşmek üzere zar zor Faust'un götünde duruyor
Sonunda köyün girişine varır; ama yüzünde sinirli bir ifade gözüktüğünden kimse yakınına dahi gelmiyor aslında bilmiyorlarki, o sinirli bakışın, gıcırdayan dişlerin, çatılmış kaşların ardında;
sadece arkadaşlarını arıyor olan oldukça sakin ve durgun bir adam duruyor
ama tabiki bunu anlayabilecek o nice kişiler sadece onu tanıyanlar ve....onu tanıyanlar?
Köyün yollarından acelede olmasına yağmen yavaş adımları ile yürüyordu, sebebi belli aslında açlıktan kudurmuş köpek gibi duruyor, ağzı da neredeyse.. sadece neredeyse köpürecek gibi bunun üstüne yırtık atleti ve kirli pantolonu olaya girince, sarhoş kumarbaz babanın biri gibi duruyor
Kırık taşlardan yapılmış bir asırdır kimsenin umursayıp yenilemediği yollardan yürüyor.
Fakir bir köy, oldukça fakir bir köy, yıkılıyor, çürüyor hiçbir önem arz etmiyormuşçasına kimsenin umrunda değil çünkü yıkılan, çürüyen hiçbir anlam ifade etmeyecek kadar değersiz olanın sadece bu köy olmadığı belli içinde yaşayan insanlarda bi o kadar...
Lakin Faust'da onlardan biri olmasına rağmen, farketmezdi insanlar hala ona farklı gözde baktılar, farklı gözde baktılar ama aynılardı iki tarafta sefildi kıyafetlerinden evlerine kadar, evlerinden yemeklerine kadar
"Kim olursan ol, nasıl olursan ol görünüş önemlidir, imaj...imaj önemlidir insanlar hakkındaki bilinmesi gereken en önemli şeylerden bir tanesi en büyük insan ideallerinden bir tanesi imaj-görünüştür, ben burda hiçbir art niyet taşımadan yürürken dahi insanların bakışları üzerimden çekilmez, çekilemez, çekilmesi düşünülemez bunun için onlarıda suçlayamam veya suçlayamayız çünkü doğalarında var, insanların doğalarında bu var"
Gelişinden beridir bakışların ve yargıların her saniye artmasına rağmen, istisnalar vardır.
Faust'un hemen arkasında kalmış bir manavın tarafından hiç enerjik olmayan lakin iç ısıtan türden bir ses geldi
"Hoop!! Faust nasılsın? Bayadır
Görüşemiyoruz, açmısın?" dedi, yaşlı bir adam... çoğu beyaz, uçları da sigaradan biraz sararmış gibi duran sakalları ve bıyığı olan kambur, sefil bir adam
Yaşlı adamın bağırması ile beraber köyün birkaç sakini ve sokaktakilerin dikkati onlara kitlendi
Faust, arkasını bile dönmedi umursamazlık yapıyor gibi dahi durmuyordu, sanki...sanki tamamı ile duymamış gibiydi, ama duymuştu, o kadar umrunda değildi ki istifini hiç bozmadı, kafaya takmadı, varlığını umursamadı
Adam hiç bozuntuya vermeyerek Faust'a doğru biraz daha yürüyerek yakınlaştı
"Faust!! Her zamankinden daha fakir duruyorsun, iyimisin?" dedi, aşağılayıcı olmasına rağmen iç ısıtan sesini hala koruyordu
Köylülerin bakışları her seslenme ile daha da artıyordu, normal olarak Faust'u baskı altına alıyor ve utanç verici bir duruma düşürüyordu
(Daha fazla zorlamaya devam etmeyi gerçekten planlıyormusun moruk, yaşından başından utanman olsun biraz, anlamıyor musun? Seni sikime dahi takmıyorum.)
Diye içinden geçirdi Faust, düşünceleri git gide, içten içe sertleşiyordu
Reddetmek istiyorum, duymak istemiyorum, istemiyorum, lakin...istiyorum, açım, tanımıyormuşçasına geçmek istiyorum, seni sevmediğimden değil ama onları sevmediğimden
Yaşlı adam son kez adımlarını attı ve öncekinden çok daha gür bir sesle "Faust!! Aç olduğunu biliyorum! Bu son şansın, Bir kez daha söylemeyeceğim!!"
Köyün ahalisinde artık bakmayan kalmamıştı hepsi izliyor, yüzlerinde donuk bir ifade takınıyor ama içten içe kendi çaplarında bir sorgulama halindelerdi
(Hay amınakoyayım. Utandırma beni be moruk, öldü ölüceksin, hala...hala beni besleme peşindesin)
Faust yürümeyi kesti ellerini beline koydu, derin bir nefes verdi "Agh ,Tamam! Sus, akşam akşam bağırma, çok dikkat çekiyorsun, bu kadar yalvarıyorsan başka çare yok madem napalım?" dedi.
Başını aşağı eğdi ellerini belinden alıp cebinde soktu hızlı hızlı adama doğru yürüdü "Daha da dikkat çekmeden..." diye içinden düşünerek
"GELİYORMUSUN FAUST?"
"LAN SUSSANA ARTIK AMK GIRTALIĞINI SİKTİĞİMİN ZOMBİSİ!!"
Faust, hızlıca adamın yanına geldi ve düşmemesi için koluna girerek adamın evinin yoluna doğru karanlık bir ara sokağa girdiler.
Saat çok geç oldu dönmeliyim ama dönmek için bir sebep yok sadece şuan burda olmam...hayır mesele burda olmam değil, "Mekan"da olmamak asıl mesele, galiba gerçekten kafa yapımı biraz değiştirmeliyim. Yürümeye başlayalı 2 dakika oldu, o kadar bağırışmaya ve dikkat çekmeye rağmen yanına geldiğimden beridir...yürümeye başladığımızdan beridir tek kelime etmedik, en sonunda boğazı bağırmaktan şişti heralde. Şükürler olsun.
Yaşlı adam Faust'un yüzüne bakabilmek için kafasını kaldırdı "Eee Faust, bu saatte dışarıda ne yapıyorsun? Normalde hep takıldığınız yeri çok terk etmezsin sen, en azından akşamları yani" dedi sorgulayıcı bir ifade ile.
Yaşlı adamın kolunu biraz daha sıkı kavramaya başladı, gözlerini sağa sola döndürmeye, boşta olan eliyle seyrek seyrek kesilmiş kısa sakalını kaşıyor gibi yaptı "Iıımmmhh, şey-, şöyle-, ben-"
(Hassiktir lan! Konuşamıyorum, laflar, kelimeler ağzımdan çıkmıyor, hiçbirşey yapmadım oysa ki)
Adam Faust'a tutunduğu eliyle omzuna "rahatla, sıkıntı etme" dermişçesine 2 kere pat pat diye vurdu "Bir sıkıntı mı var Faust? Bana anlatabilirsin"
(Zaten hiçbirşey yapmadım bu adama karşı neden utanıyorum ki)
Elini sakalından aldı göğsünü ileriye çıkardı, stresten adamın sıktığı kolunu gevşetti "Ha!? Benim neyim olabilir olsa bile; ne sana ne bi başka kimseye diyecek birşeyim yok!" dedi sinirli bir şekide, sesi ara sokaklar boyunca yankılandı
"Sen öyle diyorsan öyledir Faust, sana şu yaşlı halime karşı çıkacak değilim ya"
İkili ara sokaklar boyunca yürümeye devam etti ve 2 dakika daha sonra sokak boşluğunda, çıkmaz gibi duran biryere geldiler
Durdular, Faust biraz etrafına bakındı arkasına döndü sağında duvar, solunda duvar, önünde çıkmaz, arkasındada zaten geldiği yol vardı
(Eeee, ev nerede? Kapı nerede, yoksa...?)
"Lan yürüyen ceset! Yoksa sen artık evsizmisin? Bu artık çıkmazda mı yaşıyorsun?!" dedi telaşla
Adam sağ taraflarında duran duvara yaklaştı, ittirdi ; meğerse Faust'un duvar sandığı, kapıymış ama o kadar kirlenmiş, pislenmiş bir haldeydi ki artık taştan bir duvar gibiydi.
Kapı açıldı içerideki ışık ikisininde yüzüne
vurarak gözlerinin kamaşmasına neden oldu
(Buraya daha önce geldim, biliyorum ama...uzun zaman oldu ben gelmediğimden beridir galiba buraları temizleyecek kimse olmamış gibi duruyor ayrıca bi diğer sıkıntı da...)
"Kusura bakma Faust, görebileceğin üzere artık ne kapı kolu nede kilit var ama zaten herkes bi o kadar fakir olduğundan kimse kimseden çalmıyor yani bir sıkıntı yok sonuçta...ne çalabilirler ki?"
dedi yaşlı adam. İçeri girdi peşinden Faust geldi arkasından kapıyı kapatarak
"Sıkıntı değil, sıkıntı değil. Eeee büyükanne bugün ne yapıyor?"
