Cherreads

Chapter 45 - YARALARIN SESSİZLİĞİ

Boran'ın Anlatımı

Kurşunun sıcaklığı hâlâ omzumda yanıyordu. Her nefes alışımda bedenim daha da ağırlaşıyor, ama gözlerim Hazal'ın gözlerinden ayrılmıyordu. Kanım akıyordu evet… ama kalbim ilk defa böylesine korkuyordu.

Onu kaybetmekten değil, beni kaybetmesinden. Çünkü o an anladım; Hazal'sız bir ölüm kolaydı, ama Hazal'ın gözlerinde çaresizliği görmek dayanılmazdı.

Adamlarımın kollarıma girmesine izin verdim. "Onu buradan çıkarın," dedim. Ama gözlerim Hazal'dan kopmadı. O ağlıyordu, bana sarılmak istiyordu, ama ben sadece başımı salladım.

"Hazal… dayan. Ben buradayım."

Saklanmamız gerekiyordu. O gece şehirdeki güvenli evlerden birine götürüldük. Duvarları nem kokan, camları karartılmış, yıllardır kimsenin yaşamadığı bir yerdi. İçeri girdiğimizde sessizlik hâkimdi. Ama Hazal'ın titreyen elleri, sessizlikten daha gürültülüydü.

Beni bir kanepenin üzerine oturttu. Ellerimden silahı aldı, üstümü çıkardı. Kanla dolu gömleği görünce soluğu kesildi.

"Boran… bunu kendi başına taşıyamazsın. Böyle devam edemezsin."

Yanağına dokundum. Parmaklarımda hâlâ kan kokusu vardı, ama o bana sarılmaktan çekinmedi.

"Ben yıllardır bu yükle yaşıyorum Hazal," dedim kısık bir sesle. "Ama sen… sen buna alışma."

Gözlerimden kaçmadı; bana bakarken içinde bir savaş vardı. Hem kaçmak istiyor, hem de yanımda kalmaya yemin ediyordu.

Hazal'ın Anlatımı

Boran'ın yarasını temizlerken ellerim titriyordu. Onun her inleyişi kalbimi parçaladı. Bir mafya lideri, herkesin korktuğu adam, şimdi önümde kan kaybediyordu. Ve ben, onu hayatta tutmaya çalışan sıradan bir kadındım.

Ama o sırada içimde bir şey değişti. Onun için korkmaktan çok, onunla birlikte bu yükü taşımaya karar verdim. Onu kaybetmemek için, onun dünyasının kanlı yüzünü de kabullenecektim.

"Boran," dedim fısıltıyla, alnına bez bastırırken. "Sana söz veriyorum. Seni bırakmayacağım. Hangi karanlık çıkarsa çıksın, yanındayım."

Gözlerini açtı, bana baktı. Kan kaybına rağmen, bakışlarında hâlâ o kararlılık vardı. Dudaklarımdan cümle döküldü:

"Artık sadece senin değilim. Bu savaş, benim de savaşım."

O an Boran'ın gözleri doldu. Sesinde hem şaşkınlık, hem gurur vardı:

"Hazal… sen böyle dersen, ben ölmem. Seninle yaşamak için bin kez doğarım."

Ve o gece… ölümün gölgesi hâlâ üzerimizde dolaşırken, biz ilk defa aynı cephede savaştığımızı hissettik.

More Chapters