Galaksi, savaşın ardından hâlâ yaralarını saramamıştı.
Kimi gezegenler yeniden inşa ediliyor, kimileri ise bir zamanlar var olduklarının bile izi kalmadan yıldız haritalarından siliniyordu.
Ancak sessizlik, asla barış demek değildi.
Cybertron'un kuzey yarımküresinde, pas tutmuş kulelerin arasında ince bir rüzgâr esiyordu. Savaş sonrası dönemde inşa edilmiş yeni şehirler, eski yıkıntıların üzerine kurulmuştu. Ama yerin altı hâlâ geçmişin kemiklerini saklıyordu: Paslı metal yığınları, sökülmüş dev motor parçaları, ve kimin tarafında olduğu artık hatırlanmayan savaşçıların gömüldüğü derin çukurlar…
İşte o sessizliğin ortasında, eski bir iletişim uydusunun antenleri titremeye başladı.
İlk başta bu bir arıza gibi görünüyordu; eski sistemlerin zaman zaman kendi kendine çalışması normaldi.
Ama bu sinyal… normal değildi.
Tekrarlayan, bozuk bir cümle:
> "Burası Nexus'un ötesi… Çizgi kırıldı…"
Ses, ne tamamen mekanik, ne de organikti. Sanki konuşan varlık, kelimeleri öğrenmiş ama anlamlarını bilmiyordu.
Uydudan yayılan bu sinyal, önce Cybertron'un sınırındaki birkaç dinleme istasyonunda duyuldu. Saatler içinde, galaksinin dört bir yanına dağılmış eski savaşçıların frekanslarında yankılanmaya başladı.
---
Optimus Prime'ın İnzivası
Savaşın sona ermesinden sonra, Optimus Prime yıllarca görünmedi.
Kimilerine göre uzak bir gezegende yalnız başına yaşamayı seçmiş, kimilerine göre ise yıldızların ötesine gitmişti.
Gerçek şu ki, Prime, galaksinin sessiz bölgelerinden birinde, neredeyse çalışmayan eski bir keşif gemisinde yaşıyordu.
Kokpitten dışarı bakınca, yalnızca boşluk vardı.
Yıldızlar bile uzak ve soğuktu.
Ama o gün, geminin iletişim konsolu ansızın uyarı verdi.
Optimus, başını kaldırdı.
Ekranda yalnızca bir dalga formu vardı — düzensiz, titreşen bir çizgi. Ama ses netti:
> "Çizgi kırıldı… geri dön."
Prime, sesin "geri dön" kısmında kısa bir an durdu.
Geri dönmek… nereye? Nexus'un kapanışından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı.
---
Boşluğun İlk Dalgalanması
Saatler sonra, Optimus geminin rotasını sinyalin geldiği koordinatlara çevirdi.
Haritalarda bu bölge "ölü alan" olarak işaretlenmişti: Yıldız ışığı bile burada kayboluyor, iletişim sistemleri çalışmıyordu.
Geminin gövdesi, görünmez bir basınca maruz kaldı. Sanki uzayın kendisi, içeri girmesini istemiyordu.
Dışarıda, karanlığın içinde ince bir çatlak belirdi.
Çatlak, metal bir yüzeyin kırılması gibi değil… suyun üzerinde açılan bir yarık gibi hareket ediyordu.
İçinden mor, soluk bir ışık sızıyordu.
Optimus, çatlağa yaklaştığında geminin sensörleri aniden bozuldu.
Ekranda rastgele şekiller belirdi: Bilinmeyen semboller, yarım kalmış kelimeler, ve tanıdık bir gölge…
O gölgeyi tanıyordu.
Ama bu imkânsızdı.
---
Diğer Tarafta – Kaybolmuş Koloni
Aynı anda, galaksinin başka bir ucunda…
Bir zamanlar Autobot'ların lojistik merkezi olan küçük bir maden kolonisi, çöküşün eşiğindeydi.
Güneşi çoktan sönmüş, yüzeyi donmuştu.
Yeraltındaki maden tünellerinde hâlâ çalışan az sayıda işçi vardı, ama onlar da günlerdir huzursuzdu.
Çünkü tünellerin en dibinde, "Merkez Kuyusu" dedikleri yerde bir ses vardı.
O ses, önce metal sürtünmesi gibi gelmişti.
Sonra kelimelere dönüştü:
> "Burası Nexus'un ötesi…"
Ve en kötüsü… sesi duyan herkes, kendi sesini duyduğunu söylüyordu.
O gece, kuyunun dibinde kısa süreliğine mor bir ışık yandı.
Işık sönmeden önce, tünelin en ucunda uzun ve ince bir siluet görüldü.
Bu, hiçbir Autobot ya da Decepticon formuna uymuyordu.
---
Kesişme
Optimus, çatlağa girmeden önce sinyalin ikinci bir kaynağı olduğunu fark etti.
Biri kendi önündeydi, diğeri ise bu terk edilmiş maden kolonisindeydi.
İki nokta, aynı frekans, aynı kelimeler…
Ve ikisinin de sonunda, fısıltı gibi bir cümle:
> "Zaman kırıldığında, biz de kırılacağız."
Optimus'un bakışları sertleşti.
Geri dönüş yoktu.
Bu, sadece bir sinyal değil… yaklaşan bir kırılmanın habercisiydi