Cherreads

Chapter 5 - Honey Trap

Ertesi gün sarayda her şey normal görünüyordu, ama Gravella'nın babası, perde arkasında yeni bir plan başlatmıştı.

Bu sefer gönderdiği şey, doğrudan Gravella'nın adına yazılmış bir mektup ve yanında küçük bir sandıktı. Sandığın içinde ise masum görünen, ama aslında limandaki kaçakçılık ağının şifreli işaretlerini taşıyan ipek kumaşlar vardı.

Mektupta yalnızca şu yazıyordu:

"Kıymetli kızım, bu kumaşlar sana ait. Doğru zamanda kullanmak üzere sakla. Onların değeri kelimelerle ölçülmez."

Gravella, hiçbir şeyden şüphelenmeden sandığı odasına yerleştirdi. Ona göre bu sadece babasının nadir ve pahalı bir hediyesiydi.

Aynı anda… Kaelreth, gölge ağından gelen bir raporu inceliyordu. Raporda, limandaki son kaçak sevkiyatın kumaş rulolarına saklandığı yazıyordu. İpeklerin deseni ve rengi, Gravella'nın odasına girerken görülen sandıkla birebir uyuşuyordu.

Kaelreth'in gözleri kısıldı.

"Demek bu kadarına cesaret ediyorsunuz…" diye mırıldandı.

Ama yine de hamle yapmak için erken olduğunu düşündü. Bunun yerine, Gravella'yı göz hapsinde tutmaya karar verdi.

Gravella tarafı:

O akşam kütüphaneden çıkarken kendi kendine mırıldandı:

"Bazen kitaplar bile beni anlamıyor… Yoksa benden komutanı baştan çıkarmamı mı istiyor?"

Tam o sırada arkasından gelen o tanıdık soğuk ses duyuldu:

"Bal tuzağı… ha?"

Gravella, irkilerek arkasına döndü.

"Komutan, yanlış anladınız."

Kaelreth ise yaklaşıp fısıldadı:

"Bazen yanlış anlamak, gerçeği ortaya çıkarmanın en iyi yoludur."

Gravella gülümser gibi yaptı ama hızlıca uzaklaştı. Arkasından Kaelreth, kendi kendine konuşur gibi mırıldandı:

"Henüz dokunmayacağım… Ama zamanı geldiğinde, leydim, tüm oyunlarınız bitecek."

Gravella, odasında sessizce oturuyordu. Masanın köşesinde, kapağı toz tutmuş günlüğü gözüne çarptı.

Bir an tereddüt etti, sonra elini uzatıp defteri aldı. Kapaktaki altın yaldızlı harfler, loş ışıkta hafifçe parlıyordu.

Sayfaları çevirdiğinde, birkaç gün önce yazdığı satırlar gözünün önüne geldi. Ancak boş sayfaların arasına sıkışmış, aceleyle yazılmış yeni bir not dikkatini çekti.

Kalemi kaldırıp kendi yazısına bakmaya başladı.

"Yarın, Margoslular ve İrinalılar arasında barış anlaşması yapılacak. Sarayda büyük bir toplantı olacak. Margos Prensesi Gravella olarak katılmam şart. Elbisem kusursuz olmalı… siyasetin gözü üzerimde."

Gravella, kendi kelimelerini okudukça yutkundu. Ardından defterin alt köşesine iliştirilmiş bir davetiye buldu.

Üzerinde resmi mühürler ve şatafatlı yazılar vardı; "Barış Günü Akşam Daveti" başlığının altında kendi ismi altın harflerle işlenmişti.

Defteri kapatırken kendi kendine mırıldandı:

"Demek yarın… barış günü. Siyasete yakışır bir elbise hazırlatmalıyım. Ama…"

Durdu. Gözleri hafifçe daraldı.

"…önce kitabın bana söylediğini yapmam gerek. Komutana… yani celladıma yaklaşmam gerek. Ama… bunu nasıl yapacağım?"

Günlüğü kapattığında kalbi biraz daha hızlı atıyordu.

Bir anlık boşluğunda, farkında olmadan dudaklarında belirsiz bir gülümseme belirdi.

Güneşin ilk ışıkları sarayın geniş camlarından süzülüp odanın ağır kadife perdelerinin arasından girdiğinde Gravella çoktan uyanmıştı. Yatağın kenarında oturmuş, ince parmaklarıyla saçlarını tararken aynadaki yansımasına baktı. Bugün, Margos ve İrina krallıkları arasındaki barış anlaşmasının imzalanacağı gündü.

Kahvaltı salonuna geçtiğinde, gümüş tepsiler içinde servis edilen taze ekmekler, ballı tereyağı, nar taneleri ve sıcak tarçınlı çay onu bekliyordu. Sessizce kahvaltısını yaparken zihni çoktan toplantı salonuna kaymıştı. "Barış günü… Siyasete yakışır bir duruş sergilemeliyim."

Hizmetçisi, onun hazırlaması için turuncu tonlarda dökümlü bir elbise seçmişti. Elbise, yumuşak ipek kumaşının üzerinde altın işlemelerle ışıldıyor, Gravella'nın turuncu saçlarını olduğundan daha canlı gösteriyordu. Boynuna ve bileklerine taktığı zümrüt yeşili takılar ise gözlerinin derin rengini öne çıkarıyordu. Aynada kendine son bir bakış attığında, "Margos'un prensesi gibi" diye mırıldandı.

Zamanın gelmesini beklerken odasındaki pencere kenarına oturdu, ince deri kaplı bir kitap açtı. Sayfaların arasındaki kelimeler bir süreliğine onu gerçeklerden uzaklaştırsa da, kalbinde o günün ağırlığını hissediyordu.

Kapı nazikçe çalındı. Hizmetçisinin sesi duyuldu:

"Leydim, toplantı birazdan başlayacak. Herkes sizi bekliyor."

Gravella, kitabı kapatıp yerinden kalktı. Koridorlarda yankılanan adımlarının sesi ona garip bir güven veriyordu. Ta ki, ağır meşe kapının önüne gelene kadar…

Barış Salonu

Kapılar açıldığında salonun loş ışığında bir uğultu yayıldı. Kalabalığın bakışları ona çevrildi. Arka sıralardan bir ses, yüksek sesle seslendi:

"Margos'un ışığı, Gravella Denmark geliyor!"

Fısıldaşmalar arasında Gravella salona girdi; sırtı dimdik, yüzünde ölçülü bir tebessüm vardı. Uzun masanın başında oturan İrina Kralı onu selamladı:

"Hoş geldiniz, leydim."

Gravella hafif bir reveransla karşılık verip yerine oturdu. Tam otururken, Kaelreth'in ona kısa ama delip geçen bakışını yakaladı. Masadaki diğer soylular ise dikkatle kralın konuşmasını bekliyordu.

Kralın Konuşması

Kral ağır bir sessizliğin ardından ayağa kalktı, sesi salonun taş duvarlarında yankılandı:

"Bugün burada iki krallığın geleceğini değiştirecek bir anlaşmaya imza atmak için toplandık. Ancak… barış sadece kağıt üzerinde değil, halkın kalbinde de mühürlenmelidir. Bunun için daha güçlü bir bağa ihtiyacımız var."

Başını Gravella'ya doğru eğerek devam etti:

"Margos Prensesi Gravella ile Komutan Kaelreth D'Armonte'nin evlenmesi, bu bağın simgesi olabilir."

Salonda uğultular yükseldi, bakışlar bir Kaelreth'e, bir Gravella'ya kayıyordu. Gravella'nın kalbi göğsünde çarpıyor, Kaelreth'in bakışları ise buz gibi sertleşiyordu.

Kral, salondaki uğultuyu kesmek için elini kaldırdı. Gözleri doğrudan Gravella ile Kaelreth arasında gidip geliyordu.

"Bu politik evlilik… sadece halkımızın bir anda neden barış anlaşması yaptığımızı sorgulamasını engellemek için değil; aynı zamanda Margos Krallığı'nın eskisi gibi İtina'ya sadık kalmasını sağlamak için yapılacaktır."

Yavaşça başını salladı, sesi daha da ağırlaştı:

"Bunu onaylayanlar el kaldırsın. Oy çokluğu olursa… ikinizin de sözü, oyların altında kalacaktır."

Bir anlık sessizlikten sonra eller yavaş yavaş havaya kalkmaya başladı. Önce birkaç soylu, ardından neredeyse salonun tamamı bu kararı onayladı. Gravella'nın yüzü buz kesmişti; Kaelreth ise dişlerini sıkıp gözlerini krala dikmişti.

Prensesin İtirazı

Tam kral sözlerini sonlandırmak üzereyken, İrina Prensesi Elira sandalyesinden kalktı. Gözleri bir an Kaelreth'e, ardından babasına kaydı.

"Babacığım…" dedi, sesi soğuk ama içinde kıskanç bir titreme vardı. "Eğer güçlü bir bağ, dikkat çekmemek ve sadıklık istiyorsan… Veliaht Prens ile Leydi Gravella'nın evlenmesi daha cazip değil mi?"

Salonda yeni bir uğultu yayıldı. Elira sözlerine devam etti:

"Veliaht Prens'in adı, barışın en güçlü simgesi olur. Ve bu, halkın gözünde bir ittifakın değil, tek bir hanedanın kararı gibi görünür."

Bazı soylular başlarını salladı, fısıldaşmalar giderek onay mırıltılarına dönüştü. Birkaç ağırbaşlı lord açıkça,

"Prenses haklı… Bu daha mantıklı,"

diye seslendi.

Kaelreth'in bakışları kararmıştı. Gravella, içinde boğucu bir huzursuzlukla, Prensesin kelimelerinin ağırlığını hissediyordu.

Gravella, Prensesin sözlerinden sonra başını eğmiş gibi yaptı ama aklında bambaşka şeyler dönüyordu. Elira'nın önerisi salonun havasını değiştirmiş, Kaelreth'in gözleri bile hafifçe irileşmişti. Fakat Gravella'nın zihninde, kütüphanede elinden kaybolan o gizemli kitabın kapağı yankılanıyordu…

Kapakta, o ve celladı Kaelreth yan yana duruyordu. Ve kitap, mühürlenmiş sayfalarının ardında ona bir şey fısıldıyor gibiydi: Yaklaş ona… onu baştan çıkar.

Birden veliaht prensin gerçek yüzü gözlerinin önüne geldi. Kitapta okuduğu satırlardan, onun acımasızlığı, soğukluğu ve kadınlara karşı hoyrat tavırları zihnini doldurdu. İrina'nın gölgesinde, bir kraliçenin yanında zavallı bir figür olarak yaşamak… hayır, bu onun sonu olurdu. Yaşamak istiyorsa, kurtuluşu tek bir kişideydi: Kaelreth D'Armonte.

Gözlerini kararlılıkla kaldırdı.

"Kralım, Prensesim… affınıza sığınıyorum, sözünüzü bölüyorum."

Salondaki fısıldaşmalar anında sustu. Gravella derin bir nefes aldı.

"Fakat eğer politik bir evlilik yapacaksam… sevdiğim birini tercih etmek isterim. İrina'ya geleceğin kraliçeliğini yapabilecek konumda değilim. İrina'nın yanında zavallı gibi olmak istemiyorum."

Bakışlarını Kaelreth'e çevirdi.

"Eğer bir anlaşma yapılacaksa… ben komutana aşığım. Onunla evlenmek istiyorum."

Salonda soğuk bir uğultu yayıldı. Kaelreth'in bakışları keskinleşti, dudakları tek bir çizgiye dönüştü. Onun yüzünde öfke mi vardı, yoksa şüphe mi? Gravella bunun cevabını bilmiyordu… ama bildiği tek şey, bu sözlerin ardında aşk değil, yaşama arzusu yattığıydı.

Kaelreth, hiç tepki vermeden, yalnızca gözlerini ondan ayırmadan bakmaya devam etti. Bu bakış, Gravella'nın omurgasından aşağı buz gibi bir ürperti gönderdi.

Hikayemi beğendiyseniz destek için kısa bir yorumunuzu bekliyorum bebişler

More Chapters