Cherreads

DENEY: BAŞLANGIÇ

ryuga_kishatu
7
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 7 chs / week.
--
NOT RATINGS
785
Views
Synopsis
Market çalışanı olan Yuukka, büyüsel yeteneklere sahip biriydi. sürgün edildikten sonra kimsesi kalmadığı için kendi başının çaresine bakıyordu. Ama bu sığ düşüncelerden kurtulmaya başladı yavaş yavaş. Büyü aleminin içine dahil olup, orada kendine yeni bir hedef edindi. Ve gerçek kendi kişiliği gözler önüne serilirken, farklı istilacıların varlığını, ve birçok ırk hakkında bilgi edindi. Farklı evrenlerden gelen tehditlerin olduğunu, ve insanların bu konumda en aşağı durumda olduğunu anladı, ama başka bir konu daha vardı, gizli örgüt. İnsan deneylerinin baş yapıtı olan bu örgüt, zayıf insanları büyü enerjisiyle donatıp evrimleştirmeyi amaçlıyordu. Yuukka'nın damarına bastıktan sonra gizli örgüt ve Yuukka birbirlerine savaş ilan ederler.
VIEW MORE

Chapter 1 - SIRADAN HAYAT

Evet. İşte her zamanki sıradan hayatım. Market işinde çalışan sıradan biri gibi görünebilirim. Aslında biraz sıradanım. Ama büyü alemi denen bir yer var ve büyücülerin içinde bulunduğu sorunlu bir yer. Dışarıda düşmanlar ile savaşıyorlar. 4 yaz takımı kraliyeti var ve büyü alemi de bu 4'ünün içinde. Ben buranın içinde değilim. Çünkü kraliyetlerin içinde yaşamıyorum. Bu da beni şu noktaya getiriyor. Yaşadığım dış alemde tek büyücü ben olabilirim. Bunu saklamam gerek çünkü büyü alemine gönderilmeyi istemiyorum. Şu anki hayatımdan birazda olsun mutluyum. Mutluluk görecelidir. Çalışmayı veya kölelik yapmayı sevmesem de meşgul olduğum telefon oyunları, bilgisayar oyunları. Edit programlarıyla uğraşıyorum. Her neyse kendimi çok anlatmaya gerek yok. Sıradan bir hayatı olan büyücüyüm. 

Tabii ki de şu an çalışıyorum ve kasa denen lanet yerde ürünleri geçirip para alıyordum. Bir kadın geldi ve yumurta aldığını görebiliyordum. Aslında bu kadın çalıştığım marketin direk yan binasında oturuyor. Biraz yaşlı, ama sevdiğim bir tip. Yavaş yürüyor ve yavaş konuşuyor. Her sabah istisnasız görüyorum onu. Hep bir şeyler almaya geliyordu. Ürünlerini geçirdim ama sıkıcı olan şey ise paralarını çok yavaş çıkarmasıydı. Bekle bekle bitmiyor. Neyse onun için buna değer belki de. Mal günü olsa katlanamazdım çünkü Malımı atmamı geciktiriyordu. Cirosu çok olan bir mağaza değildi aslında. Bu yüzden kasaya bakaran başka işler yapmak zorundaydım. Benim için zor değil ama durumu göremeyen körler bunu pek anlamıyordu. Yok neymiş efendim, mal neden gecikti yok çok yavaşsın falan filan. Onları gram umursamadığımı bilseler böyle konuşurlar mıydı? Gözümden düşen biri daha bana iyi muamelesi yapamaz çünkü. Her zaman 2. yüzümü takınırım ve hep işe yarar. İnsanlara göre çok neşeliyim falan filan. Aslında öyle değilim. İş gereği yüzünün gülümsemesi falan gerekiyor. Ama başka bir bilinmeyen daha var. 

Ben bir melezim. Büyücülere göre çok fazla ırk var. Ama ben doğduğum ırkı ve insanları biliyorum. Annem insan ve babamda bir gölge. Gölge diye bir ırk var bu doğru. Gölge oldukları için değil aslında. Bu ırkı yaratan bu ırkı bu isimle çağırmıştı. Çok bilgim olsa da bu dünya da sadece insani yanımla yaşıyorum. 

Gölge yanımla yaşasaydım insanların hakkımda bilmesi gereken bir şey vardı. 

''Eylemsizlik.'' 

''Bu bir büyüsel teknik aslında. Bir büyücü olduğum için böyle bir yeteneğim var. Bir eylem, giriş, gelişme ve sonuç olarak zamana bağlıdır. Ama benim yeteneğim gelişme kısmını ortadan kaldırıyor. 

Bir işin olmasını istiyorsam direk sonuca erişiyorum. Ve anında oluveriyor. Bu yetenek zaman kavramını ortadan kaldırıyor. Kısacası zamana bağlı olan bir hız seviyesi benim yeteneğimden yavaştır. 

Evrenin bir ucundan diğer ucuna gitmek kaç ışık yılı sürerdi. Milyarlar mı? Daha fazla mı? Ben bunu yine zamanın ötesinde bir hızla anında yapabilirdim. 

İşte yeteneğimi kavradığınızı farz ediyorum. 

Bunu neden anlattım size anlatayım. Aklımda daha çok para kazanabilecek bir şey düşünüyorum. İlk olarak sığ bir beynim vardı. 7,5 saat vardiyası ile çalı olsun, ürünlerin düzeni olsun, bu yeteneğimi kullanıp marketlerde daha az çalışan biriydim. Mal günü ise bütün malları atıp, mağazayı tertemiz yapıp, cam olsun yerler aynı maaşı almaktı. 

Müdürümle konuşurdum ve bence kabul ederdi. 

Ofise gittim diğer arkadaşım kasaya bakarken. O her zamanki gibi müsait değildi. Çalışmayan müdürler olur ya, o öyle değildi. 

''Müdürüm.'' 

Bana baktı. ''Efendim.'' 

Mallara baktım. 8 paletti. ''Bütün malları anında atsaydım beni erken çıkarır mıydın?'' 

Böm böm baktı. Sanırım anlam verememişti. ''Nasıl?'' 

Büyüsel yeteneğimi anlatıp da onun anlaması uzun sürerdi. 

Gözlerini kırpmasını bekledim. Hani refleks olarak birkaç saniye de bir gözlerini kırparsın ya. 

En sonunda gözlerini kırptı ve bende yeteneğimi kullandım. Bu yeteneği kullanmak için düşünmem yetiyordu. Mağaza toplu, bütün evraklar girilmiş, camlar suyla yıkanmış gibi pırıl pırıldı. Ve depo da hiçbir mal yoktu. Saat 12'yi geçiyordu ve kasadaki arkadaşım akşam vardiyasına geldiği için ben onunla konuşacak fırsat bulmuştum. 

Depo bomboştu, bütün yeni ürünler kontrol edilip sepete dizilmişti bile. Bunu yine ben yapmıştım. Bilmediğim bir şey değildi. Bildiklerimi yapabilirdim. Ayrıca bu yeteneğim başka bir insana etki edemezdi. Bir insan bağlam olarak bu yeteneği kullanamazdı. 

Örnek vereyim. Ben bir arkadaşıma dedim, şunu bunu yap. Bu yeteneği kullanırsam, arkadaşımda işe yaramaz ve yine dediğim şeyi yapması onun zamanına göre ilerler. Bu yeteneği kullanıyorsam sadece eylemi ben yapmalıyım. 

Bütün malı ben, ürünleri yine ben, camları da yine ben silmiştim. Ortada bir eylem yoktu bu yüzden hiç yorulmadım bile. Fizik yasalarına biraz aykırı gelebilir bu durum. Ama bu benim şahsi yeteneğim. 

Neyse konumuza dönelim. Tabii ki de depoda palet palet malları göremeyince afallamıştı. 

Bir şey demedi. Depodan çıkıp mağazaya girdim. ''Buraya da gel bir bak.'' 

Şaşkındı ve yavaş adımlarla içeriye baktı. Mağaza çok şahane duruyor ve bir açık göremiyordu. Her şey yerli yerinde, reyonlar bile temizlenmişti. 

Aslında yine ben yapmıştım. Ama bizim müdürü ikna etmek için her bir şeyin yapılması gerekiyordu. Sepet bile çıkarmıştı diğer gelecek ürünlerin yerleştirilmesi için. 

Sonra tekrarladım. ''İş yok. Beni şimdi çıkarıp da yine yedi buçuk saat çalışmış gösterebilir misin?'' 

Bunu çok isterdi belki de. Birazda olsun tanıyorum onu. Ama başka bir durum daha vardı. Bölge sorumlusu diye adlandırılan insan topluluğu. 

O gelirse ve beni göremezse ve yine listeye bakıp sabahçı olduğumu görse. O zaman müdür hesap veremezdi. Aslında ondan çok korkuyorlardı. Ben korkmuyordum. Bir sorun bulsun bulmasın sanki adam dövüyorlar. Seni uyarıyor ve dediğini yapıyorsun o kadar. Belli başlı hatalar olmadıkça korkmanın lüzumu yoktu. 

''Bölge sorumlusu gelirse ne yapacağım. Olmaz öyle.'' 

''Nerden baksan çoktan 7 saat çalışmıştım. Sabah 3 saat ve bütün bu işlerin bitmesi 4 veya 5 saat sürse yine ben çalışmıştım. 

Haklıydı, bölge sorumlusu gelse hiçbir şey diyemezdi. 

Ama yine gücüm sayesinde onlara bir tane iş bile kalmamıştı. Sadece akşamı bekleyip marketin kapanmasını beklemeleri gerekiyordu. 

Kasa boştu herhalde, diğer arkadaşımda yanımıza kadar geldi. 

Bilmediği bir şey olsa telaşlı ses tonuyla konuşurdu hep. Ve öyle yaptı da. 

''Ne oldu? İçeriye bak. Her yer düzgün.'' 

Müdürüme çok yapmasam da hep bu tarzda garip cevaplar verirdim. ''Cinler yapmış olabilir.'' 

Güldü ve koluma vurdu. ''Ya saçmalama.'' 

Arkamı dönüp mağazaya bir göz gezdirdim. Müdür söylediği bir günde bölge sorumlusu gelecek diyorsa hep tutuyordu. Bugün geleceğini düşünüyordu ve bende iç çektim. 

''Tamam. O gelene kadar moladayım.'' 

Bir şey diyemezdi çünkü iş kalmamıştı. Diğer arkadaşım kasaya bakarsa ben oturup bekleyebilirdim. 

O da anladı beni. ''Tamam. Bir çay yap da içelim.'' 

Bu cümleden nefret etsem de alttan alma seviyem peygamber sabrıyla yarışır desem kesinlikle abartı olurdu. Yine de normal bir insanın sabrının çok ötesinde bir sabrım ve alttan alma şeyim vardı. 

Sevmediğim tonlarca eylemlerine rağmen alttan almıştım. Yine de kendilerinin istemediği bir şey yapsam anında bana çöküyorlardı. Beni yönettiklerini falan sanıyorlardı ve boyun eğdiğimi düşünüyorlardı sanırım. Anlaşılır bir sıradan insan düşünceleri. Kim böyle zannetmezdi ki. Alttan alan bir insanın boyun eğdiğini düşünmek, neyse. Sinirimi size göstermeye değmez.